Sayın Önen’in konuyla ilgili anı ve geçmiş gözlemlerine geçen hafta kaldığımız yerden devam ediyoruz.
‘’Devlette çalıştığım son yıllarda artık telefon bir prestij unsuru ve lüks kullanım aracı olmaktan çıkmıştı.
Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde çok kısa zamanda yapılan atılımlarla Türkiye’nin haberleşme altyapısı çağdaş bir hale getirildi. Artık isteyen istediği zaman evine, işyerine beklemeden, çile çekmeden telefon bağlatabiliyordu. Bu vesile ile her ikisi de ebediyete intikal eden Turgut Özal ve o dönemin PTT Genel Müdürü Servet Bilgi paşayı rahmetle anıyorum.
Gerek yurt içinden gerekse yurt dışından artık ahizeyi kaldırıp numarayı çevirip istediğimiz yerlerle anında görüşebiliyorduk. Hele yurt dışından ülkemize telefonla sıkıntı çekmeden ulaşmanın rahatlığını, bizim gibi zor dönemleri yaşayanlar çok daha minnettarlıkla karşılıyorlardı.
Yabancı iş adamlarının telefonla ülkelerine ulaşmak için karşı Yunan Adalarına geçtikleri efsanesi artık bitmişti. Baş ağrımız bize kan kusturan teleks kâbusundan kurtulmuştuk. Artık çok daha rahat yazı ve resim iletebilen telefax sisteminin devreye girmesi hayatımızı daha da kolaylaştırmıştı.
Mobil telefon uygulaması hayatımıza ilk otomobillerde girdi. Otomobil aküsünden yararlanan ve alıcı verici antenler üzerinden irtibat sağlayan bu cihazlar yeni prestij unsuru haline gelmişti. Önemli iş adamları ve üst düzey bürokratlar kısa sürede binek ve makam araçlarına bu telefonları monte ettirdiler.
Araçta eğer çift anten varsa bu o araçta telefon olduğunun işaretiydi. Her yerde konuşmak mümkün olmamakla beraber şehirler dâhilinde ve ana güzergâhlarda bu telefonlar işe yarıyordu. ( 522) kodu ile başlayan bu telefonlardan ihracat genel müdürü iken bende Aracıma monte ettirmiştim. Geçmişi düşündüğümde bu ulaşılan noktaya inanamıyordum. Her an ulaşabilme kolaylığı nedeniyle o tarihlerde bize bağlı olan ihracatçı birliklerinin genel sekreterlerine de hizmet araçlarına telefon takılmasını zorunlu hale getirdim. Bazılarının işine gelmediyse de mecburen gereğini yaptılar.
Mobil haberleşme dönemine girmiştik. Yine bugün ki nesillerin bilmediği ve o tarihler de bizim için büyük kolaylık sağlayan bir haberleşme aleti de çağrı cihazlarıydı. Genel de kemere takılı taşınan bu cihazlara bir başka çağrı cihazından yazılı mesaj göndermek mümkündü.
Örneğin; ‘’ Beni … numaralı telefondan ara ‘’ veya ‘’… acilen buluşalım ‘’ gibi.
Kalabalık ortamlarda sık sık bu cihazların seslerini duymak olağan hale gelmişti.
Yıl 1994 Ulaştırma Müsteşarıydım. Turkcell yeni kurulmuştu. Hükümet mobil telefon lisansı için 500 milyon dolarlık bir bedel belirlemişti. Turkcell bu rakamı yüksek buluyor ve indirtmek istiyordu. Bakanımız Mehmet Köstepen de bu rakamı ödeyip kar edebilecekleri konusunda kuşku taşıyordu. O günün koşullarında gerçekten çok büyük bir meblağdı lisans bedel olarak talep edilen.
Ancak, o gün vizyon ortaya koyarak bu meblağı ödeyenler bu sayede Türkiye’nin mobil telefon kullanımında %47- %48‘lik bir paya sahip oldular. Turkcell gibi bir haberleşme devini yarattılar. Aradan 6 yıl geçtikten ve Turkcell piyasaya egemen olduktan sonra 2000 yılında yapılan lisans ihalesinde ise bu bedel 2,5 milyar dolara kadar yükselmiştir. O günlerde bu gelişmelere paralel olarak yaptığımız bir diğer iş ise PTT Genel Müdürlüğü bünyesinden telefon hizmetlerini ayırarak Türk Telekom ismi ile ayrı bir şirket olarak örgütlemek olmuştur.
Amaç şirketin daha esnek yapıda çalışmasını sağlamak ve hisselerinin bir bölümünü özelleştirerek kaynak sağlamaktı.
Ancak o yıllarda anayasa mahkemesinin konuyla ilgili çıkarılan yasaları iptal etmesiyle o tarihlerde değeri 15-20 milyar dolar olan Türk Telekom’un özelleştirilmesi mümkün olmamıştır.
Daha sonra ki yıllarda yapılan özelleştirme hem yöntem olarak hem bedel olarak eleştirilerle karşı karşıya kalmıştır.
Mobil hayata geçmiştik. Bakanımıza ve bana kullanmamız için birer telefon verdiler. Adı cep telefonuydu ama cebe girecek gibi bir şey değildi. 1 kg ağırlığında kocaman bir şeydi. Çantada taşıyorduk şarjı en fazla yarım saat konuşmamızı mümkün kılıyordu. O tarihten sonra telefonlar, boyut, estetik, renk olarak çok değişti halen de çok değişiyor. Artık bunlara telefon demek de mümkün değil. Tam anlamıyla komple cihazlar. Bir çok cihazın işini tek başına yapan sofistike cihazlar ve artık hayatımızın ve her bireyin vazgeçilmezi.
Mobil telefon olarak kullandığım o ağır kaba ancak bana ilk cep telefonu deneyimini yaşatan cihazdan sonra gelişmelere paralel olarak çok telefon değiştirdim. Ancak, o yıllardan değişmeyen bir şey varsa o da ilk cihazla birlikte bana verilen (0532) 222 .… nolu telefonum. 22 yıllık birlikteliğimiz sürüyor.
Anadolu’dan sade genç bir yurtdaşın gözünden olduğu kadar sonraları bu alanda üst düzey görev almış, sorumluluk taşımış bir yetkilinin gözünden de sizlere kısa bir haberleşme tarihçesi vermeye çalıştım. Ne var ki nokta koyulmadı gelişme devam ediyor ‘’
Sayın Önen’e anı ve gözlemlerini bizlerle paylaştığı için teşekkür ediyoruz.