Bundan tam bir ay önce 29 Ocak 2018 tarihli yazımda Türkiye’mizde genç cumhuriyetin kurduğu en eski sanayi kollarından biri olan Şeker Sanayiini ve Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’nin oluşumunu anlatıp, gündem de olan şeker fabrikalarının özelleştirmesine dikkat çekerek, bu özelleştirmenin de geçmişte yapılan ve hata olduğu anlaşılarak geri dönülen Et ve Balık Kurumu ile Süt Endüstrisi Kurumu’nun özelleştirmesine benzememesini dile getirmiştim.
Türkiye’de pancar bazlı şeker üretimi, dünya şeker üretimi ve benzer hususları da ele almak üzere konuyla ilgili yazmaya devam edeceğimi de ifade etmiştim. Bu sözüme dayanarak konuyla ilgili olarak sizleri bilgilendirmeye devam ediyorum.
Önce dünya şeker üretiminin durumuna bakalım. Dünya şekeri, şeker kamışı ve şeker pancarından üretmektedir. 170 milyon ton dolaylarında gezinen dünya şeker üretiminin % 75-80’lik bölümü şeker kamışı menşelidir. Bakiye % 20-25’lik bölüm ise şeker pancarından üretilmektedir.
Şeker pancarının üretim maliyetinin şeker kamışına göre daha yüksek olması nedeniyle, pancardan üretilen şeker, kamıştan üretilene göre bir maliyet dezavantajına sahiptir.
Dünyanın en büyük şeker üreticisi Brezilya’dır. 2017 yılında elde ettiği 38.7 milyon tonluk üretim rakamı ile Dünya üretiminden % 22.6’lık bir pay aldığını görmekteyiz.
Brezilya’yı Hindistan, AB ve Çin izlemektedir.
İşte Büyük Üreticiler
(milyon ton)
ÜLKE | ÜRETİM |
Brezilya | 38.775 |
Hindistan | 21.000 |
Avrupa Birliği | 15.775 |
Çin | 9.900 |
Tayland | 9.450 |
ABD | 8.445 |
Meksika | 6.100 |
Rusya | 6.025 |
Pakistan | 5.500 |
Avustralya | 5.000 |
Ülkemizde ise tamamı pancar bazlı olmak üzere yapılan şeker üretimi 2011-2017 yılları arasında 2-2,5 milyon ton arasında seyretmektedir. Dünya üretimi içerisinde % 1-1,5 civarında paya sahibiz.
En büyük şeker tüketicisi ülkelerinin başında ise Hindistan gelmektedir.
İşte size Dünya şeker tüketim tablosu:
ÜLKELER | TÜKETİM (milyon ton) | KİŞİ BAŞINA TÜKETİM (kg/yıl) |
Hindistan | 23.5 | 19.2 |
AB | 17.1 | 34.0 |
Çin | 14.5 | 10.7 |
Brezilya | 11.9 | 57.4 |
ABD | 9.8 | 30.9 |
Rusya | 5.4 | 39.3 |
Endonezya | 5.5 | 21.8 |
Meksika | 4.5 | 37.9 |
Pakistan | 4.3 | 22.3 |
Mısır | 3.1 | 36.0 |
Türkiye | 2.3 | 25.0 |
Görülüyor ki, Hindistan en büyük tüketim miktarına sahip olmakla beraber, kişi başına düşen tüketim açısından halen çok geride kalmaktadır.
Brezilya üretimde olduğu gibi kişi başına şeker tüketiminde de liderdir.
Türkiye’de şeker tüketimi gelişmiş ülkelerin çok gerisindedir. Hatta Mısır’ın bile hayli altındadır.
Gelişen refah düzeyine paralel olarak kişi başına şeker tüketimimizin artacağını düşünerek şeker üretimimizin mutlaka arttırılması yönünde planlama yapmamızın gerekliliği ortaya çıkıyor.
Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi Türkiye şeker üretimi (nişasta bazlılar hariç) tamamen pancara dayanmaktadır. Bu nedenle sizlerle ülkemizin pancar üretimi ile ilgili bilgileri de paylaşmak istiyorum.
TÜRKİYE ŞEKER PANCARI ÜRETİMİ
YILLAR | Pancar Eken Çiftçi Sayısı | Ekilen Alan (Bin DA) | Üretilen Pancar (Bir ton) | Verim (ton/DA) |
2011 | 171.752 | 2938 | 16126 | 5488 |
2012 | 140.682 | 2802 | 14920 | 5325 |
2013 | 126.307 | 2909 | 16489 | 5668 |
2014 | 124.354 | 2875 | 16743 | 5824 |
2015 | 103.400 | 2740 | 16023 | 5848 |
2016 | 105.460 | 3220 | 19593 | 6086 |
Kaynak: Şeker Kurumu
Bu tablo bize, pancar eken üretici sayısında bir gerileme olduğunu, ancak ekim alanlarının küçük değişikliklerle muhafaza edildiğini, keza dekar başına verimde sağlanan artışlarla da üretimimizin stabil kaldığını göstermektedir.
Ülkemizde şeker pancarının bir numaralı üretim bölgesi Orta Anadolu’dur. Türkiye üretiminin % 70’i bu bölge kaynaklıdır. Keza Türkiye üretiminin tek başına yaklaşık % 30’luk bölümü Konya ilimiz tarafından karşılanmaktadır. Dolayısıyla şeker pancarının iklim koşulları itibariyle çok fazla seçeneğe sahip olmayan bir bölgenin ürünü olması da Türkiye için bir avantaj olarak kabul edilebilir.
Türkiye’de şeker rejimi 22 Haziran 1956 tarihinde çıkarılan 6747 sayılı Şeker Kanunu ile düzenlenmiştir. Ancak zamanla beliren ve değişen ihtiyaçlar dikkate alınarak 19 Nisan 2001 tarihinde 4634 sayılı Şeker Kanunu yürürlüğe konulmuştur.
Bu kanuna göre:
- Şeker üretiminde istikrarın sağlanması ve korunması,
- Sektörün iç piyasada rekabet kurallarına göre yönlendirilmesi,
- AB, DTÖ ve diğer uluslararası yükümlülüklere uyum sağlanması,
- Özelleştirmeye olanak sağlayacak hukuki alt yapının hazırlanması,
ilkeleri benimsenmiştir.
Bu ilkeler çerçevesinde şeker üretim ve arzında kota sistemi getirilmiştir. Sektörün tüm üretim birimleri kendilerine tahsis edilen kota miktarı kadar üretim yapabilmektedirler.
Şeker satış fiyatları ise firmalar tarafından serbestçe belirlenmektedir. Belirlenen şeker kotaları içerisinde nişasta bazlı şeker üretimi için tanınan kotalar ise en çok eleştiriye hedef olan bir uygulamadır. Zira bu türden üretime ayrılan kota miktarı genelde % 12’ler civarında seyretmektedir ki, bu oldukça yüksek bir orandır (Bakanlar Kuruluna tanınan artırma yetkisi dahilinde yapılan artırımlarla birlikte).
Zira, Avrupa Birliği’nin genelinde bu oran % 5.1’dir. Ayrıca, Fransa, İngiltere, Hollanda, Avusturya, Finlandiya, Danimarka, İsveç ve hatta komşumuz Yunanistan’da bile nişastalı bazlı şeker üretimi kotası mevcut değildir.
Dünya nişasta bazlı şeker üretiminin lideri ABD’dir. Tek başına Dünya üretiminin % 55.5’ini temin etmektedir. ABD’nin bu alandaki en önde gelen firması Cargill ülkemizde de üretim yapmaktadır.
Bu kotaların daha da arttırılması, pancar tarımımızı, bu tarımla uğraşan çiftçimizi ve sağlıklı pancar şekeri yerine nişasta bazlı ucuz şekeri tüketmeye yönelecek halkımızı olumsuz olarak etkileyecektir.
Son Sözler;
Genç Cumhuriyetin büyük önderi Atatürk’ün vizyonuyla kurduğu şeker fabrikaları özenle korunup geliştirilmelidir.
Türkiye’nin kişi başına şeker tüketiminin dünyanın gelişmiş ülkelerinin çok gerisinde olmasını ve artan refah seviyesiyle talebin daha da artacağı dikkate alınarak, arzın buna paralel olarak artırılmasına yönelik bir planlama yapmak ihtiyaç olarak görülmektedir.
Şeker fabrikalarının özelleştirilmesi yerine, bunların bu işin ehli olan Türkiye Şeker Fabrikaları bünyesinde tutulup yenilenerek üretime devam ettirilmesi birçok yönüyle toplum açısından daha faydalı olacaktır. Zira, bu fabrikalar aynı zamanda binlerce çiftçinin geçim kapısıdır. Zira, bu çiftçiler sözleşmeli üretim sayesinde garantili bir uğraş sahibidirler. Bu fabrikaların devreden çıkması işçiler kadar bu kesimi de derinden etkileyecektir.
Yan ürün olarak çıkan posa ve melasla yine aynı bölgede hayvancılık faaliyetleri ayakta tutulmaktadır. Esasen desteğe muhtaç hayvancılığımızda bu durumdan zarar görebilecektir.
Fabrikaların bazılarının konumları itibariyle verimlerinin ve kârlılıkların düşük olmasına rağmen, o bölgelerin ekonomik ve sosyal yaşamı için büyük önem taşıdıklarını göz önünde bulundurmak gerekir. Koşulsuz özelleştirme halinde, özelleştirilen bu tür tesislerin varlığını sürdürmesi mümkün olmayacaktır.
Nişasta bazlı şeker üretim kotalarının ilk aşamada Avrupa Birliği kotaları düzeyine çekilmesi, uzun vadede ise sıfırlanması, tarımımız ve halk sağlığımız açısından gerekli olacaktır.
Yetkililere sesleniyoruz: Lütfen ağzımızın tadını bozmayın.
O.Ertuğrul Önen