O. Ertuğrul ÖNEN
Devletin asli ve sürekli hizmetleri devlet memurları ve diğer kamu hizmetlileri eliyle yürütülür. Bu kural Anayasamızın 128’nci maddesinde ifadesini bulduğu gibi başta 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu olmak üzere bir dizi alt mevzuatta da öngörülmüştür.
Dikkatli izleyicilerimiz anımsayacaktır, 27 Mayıs 2019 da yayınlanan “Devlet Memuru” ile 28 Aralık 2015 tarihinde yayımlanan “Bürokrat” başlıklarını taşıyan her iki yazıda biraz mizah az biraz da kara mizah yaparak bu görev sahiplerinin devletin işleyişindeki yeri, önemi ve halkın onlara bakışına ilişkin bilgiler ve değerlendirmeler sunmuştum.
Bu kez üzerinde durmak istediğim husus bu görevli grubunun görevlerini yaparken uymaları gereken kurallar ve bunların sorumluluklarıdır.
Anayasamızın 129‘ncu maddesi memurlar ve diğer kamu hizmetlilerinin görevlerini anayasa ve kanunlara sadakat için de yapmalarını öngörmektedir. Burada sadakati, görevlerini anayasa ve kanunların çizdiği çerçeve içerisinde yapmak şeklinde anlamamız gerekmektedir.
Devlet memurlarına ve onların görevlerini yaparken uyacakları kurallara büyük önem veren anayasamız, 137. Maddesi ile de memurların görevlerini yaparken sorumluluklarını hüküm altına almıştır.
Buna göre, kamu hizmetlerinde herhangi bir sıfat ve surette çalışan kişiler üstlerinden aldıkları emir, yönetmeliklere, cumhurbaşkanlığı kararlarına, kanunlara ve anayasaya aykırı ise bunu yapmayarak durumu emir veren amire bildirmekle yükümlüdürler. Eğer emri veren bu emrini yazılı olarak tekrarlarsa bu emri yerine getiren sorumlu olmaz ve sorumluluk emri veren aittir.
Ancak, konusu suç oluşturan bir emir hiçbir şekilde yerine getirilmez ve yerine getiren kişi sorumluluktan kurtulamaz.
Tüm bu yasal düzenlemelerin ortaya koyduğu bir gerçek vardır. O da devlet çarkını döndüren bu görev grubunun çalışma esaslarının sıkı sıkıya kurallara bağlandığıdır. Dolayısıyla kurallar çerçevesinde görev yapmak esastır.
Ancak günlük yaşamımızda bu böyle mi olmaktadır? Kesinlikle hayır! Geçmişte de, günümüzde de devletin görevlerinin tümüyle kurallar çerçevesinde yürütüldüğünü söylemek maalesef mümkün değildir.
Kayırma, torpil, siyasi baskı, hatır gönül, çıkar sağlama, koltuğunu kaybetme korkusu gibi değişik nedenlerle devlet görevlilerinin kural dışı işlemler yaptıkları, hatta suç sayılabilecek uygulamalarda bulundukları sık rastlanan durumlardır.
Çoğu zaman hükümeti oluşturan siyasi yapı sanki devlet veya devletin sahibi gibi algılanarak siyasetin her türlü yasaya aykırı veya konusu suç oluşturan emirleri, devletin memuru olduğunu unutanlar tarafından yerine getirilerek devlet yapısında çürümeye, erozyona yol açılmaktadır.
En küçüğünden en büyüğüne tüm kamu görevlilerinin tutum ve davranışları ve yaptıkları ile topluma örnek olmaları ve de devletin ve milletin çıkarlarını korumaları onların başlıca görevleridir.
Acil bir durum olmadığı halde siren çalan devlet ambulansının şoföründen, elinde sigara, kolunu dışarı sarkıtarak işaret vermeden şerit değiştiren, göreve gitmediği halde kırmızı ışıkta geçen trafik polisine, düzenledikleri sınavlarda hile yapanlara, ihalelere fesat karıştıranlara, adrese teslim ihale düzenleyenlere, bunları onaylayan yüksek düzeyli görevlilere ve nihayet görevlerini yerine getirirken ırk, cins, mezhep, siyasi görüş ayırımcılığı yapanlara, bunları herhalde anayasamızın ve yasalarımızın devlet görevlisi ve kamu hizmetlisi tanımlaması içinde değerlendirmek mümkün değildir. Ve bu kişiler kesinlikle ayıklanmaları gereken kara koyunlardır.
Son günlerde basına yansıyan bir örnek, sanıyorum dikkatinizden kaçmamıştır. Norveç polisi başbakan Erna Solberg’e doğum günü kutlamalarında sosyal mesafe kurallarına uymadığı için gözünün yaşına bakmayıp cezayı kesmiştir.
Siz, İngiltere’de, Almanya’da bir polise veya kamu görevlisine “sen benim kim olduğumu biliyor musun?” denilemeyeceğini biliyor musunuz?
Çünkü oralarda devlet memuru kurallardan başka bir amir tanımaz. Onların amiri devletin kurallarıdır.
Birgün ülkemizde de böyle olmasını dilerim.