O. Ertuğrul ÖNEN
Milletçe yaşam yolumuz Kastamonu dağlarında konulduğu söylenilen uyarı levhasındaki gibi. Ne yazmışlar;” Daş düşebülü, ayı çıkabülü”. Yani her yerde her zaman başınıza bir şey gelebilir.
Peki ne yapayım mı diyorsunuz?
Dikkatli olacaksın önlem alacaksın be kardeşim. Yoğurdu üfleyerek yiyeceksin, dibini görmediğin suya adımını atmayacaksın. Aklını, zekanı, duyu organlarını tam kapasiteyle kullanacaksın. Yoksa mı? Görmüyor musun her gün kitle halinde ölüyoruz. Pisi pisine dünya değiştiriyoruz. Aman dikkat!
İş, güç tatil nedeniyle yola mı çıkacaksın, kendi aracını dikkatli kullanman yetmez. O yolları birlikte kullandıklarını sürekli kontrol altında tutacaksın. Birinin, aniden önüne direksiyon kırması veya sollamış yanından geçerken o sırada telefonuyla mesajlaşırken şeridini kaybedip yandan üzerine gelmesi çok olağan durumlardır. Bunların hepsini hesaba katacaksın. Katmazsan ne mi olur? Yazılı ve görsel medyada sıradan bir haber olursun.” Ankara-İstanbul otoyolunda sollama sonucu 1 kişi hayatını kaybetti” gibi.
O halde bende gideceğim yere trenle veya otobüsle giderim mi diyorsun? Trenin geçeceği köprüleri, menfezleri kontrol ettin mi, gideceğin tarihteki hava koşullarını öğrendin mi? Ben niye kontrol edeyim ilgili kuruluşlar yapar diyorsan, sonucuna katlanırsın. Otobüs mü! O da senin arabanla gittiğin yollardan gitmiyor mu, eee! Üstüne üstlük o otobüsün şoförünün kaç saattir direksiyon salladığından haberin var mı? Tercih senin be kardeşim.
Diyelim başardın, gitmek istediğin yere vardın. Kalacağın oteli inceledin mi? Yangın merdiveni var mı? Yağmurlama sistemine sahip mi? Uyarı işaretleri yerli yerinde mi? Personeli yangın eğitiminden geçmiş mi? Bunları da ben mi düşüneceğim dediğini duyar gibiyim. Sen benim dediğimi yap, pişman olmazsın.
Ha iş bununla bitiyor mu? Bitmiyor tabiki tatile geldim, keyfime bakayım diye sen sen ol sakın içki içmeye kalkma! Kendini düşünmüyorsan, eşini çocuklarını düşün be kardeşim. Çakır keyif olup, neşelenip güzel vakit geçireceğim diye böyle tehlikeli, riskli bir işe kalkışmanın ne gereği var. Neşelenmek istiyorsan şarkı türkü söyle, fıkra anlat.
Bu tavsiyelerimin tamamına uysan da paçayı kurtarmış sayılmazsın. Gönderildiği ülkelerden sağlığa zararlı olduğu için iade edilen fındığı, fıstığı, sebzeyi, meyveyi yersen hasta olursun ama teselli olacaksa, hemen ölmezsin.
Yiyeceğini sefertasında götür diyeceğim ama değmez. Biz milletçe bunun gibi durumlara karşı şerbetliyiz. Bize bişey olmaz. Dolaysıyla canın ne istiyorsa dilediğin canının çektiği gibi, yiyebilirsin be kardeşim.
Vazgeçtim, ben de bir yere gitmem, başıma da bir şey gelmez diyorsan, işte şimdi tam yanılıyorsun. Evini kontrol ettin mi? Demiri, betonu yeterli mi, fay hattına uzak mı, yakın mı? Alttaki dükkanlar binanın kolonlarını kesmiş mi, kesmemiş mi!
Yetmedi! Evin heyelan riskine maruz mu, dere yatağına yapılmış mı, altındaki ticarethanelerde tehlikeli işlerle uğraşanlar var mı? Ya yangın güvenliği! Sen sadece yangın otellerde mi çıkıyor sanıyorsun.
İşte son sözüm, ölmemek için gözünü kulağını dört açıp, önlemini almalısın be kardeşim.