Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Son Haberler
Buradasınız: Anasayfa / Haftanın Yazısı / BİR SEYAHATİN ARDINDAN
Romanya

BİR SEYAHATİN ARDINDAN
Romanya

Çok iddialı bir söz olduğu için “dünyayı gezdim” diyemeyeceğim ama dünyanın en uzak köşeleri dâhil, en önemli ülkelerini iş ve özel seyahatlerle gördüğümü söyleyebilirim. Ancak hemen yanı başımızda yüzlerce yıl yönetimimizde kalmış Romanya’yı görmemiş olmayı bir eksiklik sayıyordum. Bir fırsat çıkınca bunu değerlendirmek istedim ve Bulgaristan’ı da kapsayan bir seyahate çıktım. Böylece komünizm döneminde defalarca gidip geldiğim Bulgaristan’daki değişimi de görmüş olacaktım.

Yorucu bir seyahat oldu. Ancak fiziki yorgunluktan ziyade gördüklerim yaşadıklarımdan daha çok etkilendim.

Seyahatimiz Romanya ile başladı. Romanya’nın başta Bükreş olmak üzere Köstence, Braşov, Sighişoara, Sibiu gibi önemli kentlerini ziyaret ettik. 15. Yüzyıl başlarından itibaren Osmanlı hâkimiyeti altına giren bu topraklarda 19. Yüzyıl ortalarına kadar egemen olmuş görünüyoruz ama egemenliğimiz Eflâk ve Boğdan isimli iki ayrı voyvodalıktan ibaret olan bu bölgeyi yönetenleri seçmek ve yıllık vergimizi almaktan öte geçmemiş. O nedenle bu ülkede fazlaca bir Türk nüfusu da yerleşmemiştir. Osmanlının izlerine ise rastlanmamaktadır.

Geçmişin Varşova Paktı ve Comecon üyesi bir doğu bloğu ülkesi olan ve komünist parti tarafından yönetilen Romanya 2004 yılında Nato’ya, 2007 yılında ise bizim yarım asrı aşkın süredir kapısında beklediğimiz Avrupa Birliği’ne katılmıştır. 2017 yılı için öngörülen kişi başı geliri on üç bin dolar dolaylarındadır. Yani bizim 1.5 katımıza ulaşmıştır. İnsanları refah olarak bizden daha iyi koşullara sahiptir.

Romanya’da, başta Tuna olmak üzere nehirler tarafından sulanan geniş ve verimli ovalar bulunmaktadır. Ekili dikili olan yerlerin dışındaki arazi parçaları ya mera veya ormandır. Çevre tamamen doğanın yeşili ile, dağları ormanlarla kaplıdır.

Komünist dönemin bir faydası şehirlerin yağmalanmaması olmuş. Düzgün geniş bulvarları, çok büyük meydanları imrenerek izledim. Halkın okuma yazma oranı     % 98’ler dolayında, ayrıca ortalama eğitim düzeyi de oldukça yüksek. Yani eğitimli bir nüfusa sahipler. Nüfus 22 milyon dolaylarında ve hemen hemen sabit kalmış.

Bükreş, iyi muhafaza edilmiş eski binaları, tarihi anıtları, bulvarları, meydanları, sokak kahve ve restoranları ile ileri batı ülkelerinin büyük şehirlerinin bir benzeri olmakta hayli yol almış.

İnsanları huzurlu sakin bir hayat sürüyor. Tek eksiklikleri karayollarının fazla gelişememiş olması. En büyük kentleri bile genel olarak tek gidiş tek geliş, kalitesi iyi olmayan yollarla birbirine bağlanmış. Bükreş havaalanı teknik imkânları ile iyi ancak fazla hareketli bir havaalanı değil.

Bizi terk edenler de dâhil batının önemli hizmet ve üretim şirketleri, markaları Romanya’yı kent kent mesken tutmuş. Avrupa Birliği içerisinde nüfus ve alan olarak 6. büyük ülke olan Romanya onlar için cazip bir yatırım alanı oluşturmuş.

Şehirleri ve kırsal alanları pırıl pırıldı. Sigarasının izmaritini yere atma, hatta aracının küllüğünü sokağa boşaltma, boş kola, bira kutularını camdan fırlatma alışkanlıklarının olmadığı anlaşılıyor. Herhalde piknik yapıp, sonra çöplerini orada bırakıp gitme gibi bir gelenekleri de yok.

Beni etkileyen bir diğer husus ise trafik düzenleri idi. Sürücülerin genelde kurallara uyduklarını ve birbirlerine saygılı davrandıklarını gözlemledim.

En beğendiğim tarafı ise yaya yolu kavramının burada alışılmış ve gereğinin yapılıyor olmasıydı. Yaya, yaya yoluna adımını atar atmaz tüm araçlar, küçük büyük anında duruyorlardı. Ne diyelim, darısı başımıza. Yani, yaya yolunu halen yola çizilmiş gereksiz çizgiler veya yol süsü gibi gören sürücülerimizin bu terbiyeyi edinmesine diyelim.

Türkiye yanı başında bir devlet olmasına rağmen burada yok gibi. Bizi adeta görmemezlikten geliyorlar.

Marşlarımıza, türkülerimize konu olan Tuna Nehri ile buluşmak ayrı bir nostalji idi. Almanya’dan çıkıp tüm Avrupa’yı boydan boya geçen bu ulu su, sakin acelesiz artık kavuşmak üzere olduğu bizim de denizimiz olan Karadeniz’e çok yakınken görüş alanımıza girdi. Biz ona eski bir dosta duyulan sıcaklıkla bakarken, acaba o bizleri anımsadı mı dersiniz?

Karadeniz sahillerinden Romanya’ya karışık duygular içinde veda ettik.

O. Ertuğrul Önen

 

Hakkında admin

Türk Dışticaret Vakfı

Cevapla

Scroll To Top