27 Nisan 2015 tarihli “Gerçek Bağımsızlık Ekonomik Bağımsızlıkla Sağlanır” başlıklı yazımızda Cumhuriyetin Osmanlıdan devraldığı sanayii tesislerine değinirken bunların Bakırköy Pamuklu Dokuma, Feshane Yünlü Dokuma, Beykoz Deri ve Kundura, Yıldız Porselen gibi İstanbul’da ve İstanbul’a yakın yerlerde konuşlanmış birkaç ufak tesisten öteye geçmediğinin altını çizmiştik.
İşte bu koşulları devralan başta Büyük Atatürk olmak üzere Cumhuriyetin kurucuları planlı bir yaklaşımla Anadolu’ya sanayi kuruluşları ile tanıştırmayı ve en basit gereksinimleri bile ithalatla karşılanan halkın bu ihtiyaçlarının yerli üretimle temin edilmesini hedeflemişlerdir.
Başta Uşak, Alpullu, Turhal, Eskişehir Şeker Fabrikaları; Konya Ereğli, Kayseri, Bakırköy Bez ve Nazilli Basma Fabrikaları; Bursa Merinos Tesisleri ve bir dizi ağır sanayi tesisi ile çeşitli sektörlerden irili, ufaklı birçok tesis kısa zamanda Anadolu’nun makine sesine hasret yoksul kentlerini şenlendirmiştir. Bu kuruluşlar, kuruldukları çoğu küçük, sanayi ile ilk kez tanışan yoksul Anadolu kentleri için adeta bir can suyu, yaşama umudu olmuştur.
Bu tesisler milli ekonomiye hizmet etmenin yanında, sanayi işçiliği ile tanışmamış düzenli bir iş sahibi olmamış Anadolu insanı içinde bir ilk olmuştur. Düzenli, kurallı, aydan aya ödemesi garanti, sosyal güvenliği olan bir iş Anadolu için örnek oluşturacak bir yenilik olmuştur.
Benim çocukluğum ve lise dahil öğrenim yıllarım Sivas’ta geçti.
Genç Cumhuriyet, kuruluşunda önemli bir temel taşı kabul edilen “Sivas Kongresi”nin yapıldığı bu kente cömert davranmıştı.
Kuzey-güney ve doğu-batı demiryolu hatları Sivas’ta kesiştirilmiş ve Sivas bir “Demiryolcular Kenti” haline getirilmiştir.
Ayrıca burada yapılan bir vagon yapım ve tamir fabrikası ile demiryolları Sivas’ın ekonomik yaşamının lokomotifi haline gelmiştir.
Yine Cumhuriyetin ilk çimento fabrikalarından biri olan Sivas Çimento Fabrikası da yine o yıllarda okullarda ismen saydığımız sanayi tesislerimizden bir diğeriydi. Bu her iki fabrika da Sivas’ın yaşamının en önemli taşıyıcı kolonlarıydı. Buralarda önemli bir nüfus çalışıyordu. Bu fabrikalarda çalışmayanlar ise bu tesislere ve bunların çalışanlarına yönelik iş ve hizmetlerde istihdam ediliyorlardı.
Ancak, bunlar kadar önemli olan bir diğer husus ise bu kuruluşların kentin sosyal ve kültürel yaşamına yaptığı katkılardır.
Sivas kooperatif gerçeği ile bu kuruluşlar sayesinde tanışmıştır.
Fabrika yönetiminin önderliğinde çalışanların kurduğu tüketim kooperatifi çalışan çok geniş bir kitlenin tüketim malları ihtiyacını uygun fiyatlarla, kaliteli olarak ve bol çeşitle karşılıyordu. Fabrikada çalışmayanlar bile tanıdıkları vasıtasıyla dışarıda bulamadıkları malları bu kooperatiften almaya çalışırlardı.
Batı dünyasının artık klasikleşen birçok filmini fabrika ile ilgisi olmayan bizler bile bu kuruluşların sinemalarında izledik.
Ayrıca bu salonlarda zaman zaman kültürel etkinlikler yapıldığı, ünlü sanatçıların konserler verdiği, tiyatro gruplarının geldiği de olurdu. Bu kuruluşların lokalleri tüm kentlilerin girmek için can attığı aktivite merkezleriydi. Yaz akşamları canlı müzik yapılırdı. Güzel ve uygar bir ortamda yemek yiyen insanlar, zaman zaman dans ederek hoşça vakit geçirirlerdi.
O yıllarda yaz akşamları orkestraların müzik sesleri birbirine karışırdı.
Sivas, evlerinde kalorifer uygulaması ile ilk kez demiryollarının lojmanlarında tanışmıştır. Özellikle yönetici kesimin oturdukları evler, bahçeler içerisinde o yılların Sivas’ının koşullarına göre imrenilecek güzellikteydi. Biz gençlerin arasında muntazam ağaçlı sokaklar ile bu semtin adı “Amerikan Mahallesi”ydi.
Bayramlarda bandolar milli günlerimize renk katarlardı. Sivas’ın birçok yerinden görünen saat kulesi ve atölyenin borusu ile zamanımızı ayarlardık.
Sivas’ta ekonomik ve sosyal alanlardaki önemli fonksiyonlarının yanında bu fabrikalar diğer Anadolu kentlerinde olduğu gibi spor alanında da öncü rol üstlenmişlerdi.
Demirspor ve Sümerspor Kulüpleri şehrin gençlerine spor yapma imkânı veren ciddi kuruluşlardı. Özellikle Demirspor futbol, güreş, atletizm, boks, kayak gibi birçok disiplinde Türkiye, hatta uluslararası düzeyde başarılı sporcular yetiştirmiş bir spor kulübüydü.
Zaman zaman Türkiye çapında müessese kulüpleri arasında yapılan turnuvaların bazen Sivas’ta yapılması da şehrimizin yaşamına renk katardı.
Turhal Şekerspor, Kayseri Sümerspor, Adana Demirspor çocukluğumda Sivas’ta seyretme imkânı bulduğum ciddi müessese kulüpleriydi.
Anadolu şehirlerinin artık büyümeleri, sosyal dokularını değiştirmeleri ile bu fabrikaların eski önemlerini devam ettirdikleri söylenemez. Ancak, bu ülkeye, bulundukları kentlere katkıları da inkâr edilemez. Bunlardan halen ekonomimize ve bulundukları kentlere ve yörelerine hizmet etmeye devam edenleri ise geçmişin bir değerli emaneti, sanayimizin güçlü temel taşları olarak görüyoruz.
O.Ertuğrul Önen