O. Ertuğrul ÖNEN
Açıklanan, Eylül ayı dış ticaret verilerine göre Türkiye’nin 9 aylık dış ticaret açığı 75,1 milyar $, Eylül’den Eylül’e 12 aylık dış ticaret açığı ise 95,1 milyar $ olarak hesaplanmıştır.
Cumhuriyetimizin ilk yılları sayılabilecek 1930-1946 yılları arasında, bir yıl hariç (1938 yılında % 96,7) ihracatın ithalatı karşılama oranı daima % 100’ün üzerinde olmuş; diğer bir deyişle, dış ticaret bilançomuz sürekli fazla vermiştir.
Ancak, izleyen yıllardan günümüze kadar ithalatımız daima ihracatımızdan daha fazla olmuş, dış ticaret bilançolarımız sürekli açıkla kapanmıştır.
En dramatik durum 1985 yılında, ihracatın ithalatı karşılama oranının % 29,6’lık bir düzeye kadar inmesi ile yaşanmıştır.
Üreterek değil, sıcak para ile büyüme politikalarının sonucunda son yıllarda ihracatın ithalatı karşılama oranı % 50’li oranlara doğru gerileyerek ülkemiz ekonomisi için tehlike çanları çaldırmaya başlamıştır.
Dış ticaret açığımızı karşılayabilecek bu büyüklükte başkaca dış gelirimizin olmaması sonucu, dış ticaret açığımız, önemli miktarda cari açık vermemize neden olmaktadır.
Gelişmiş, teknoloji üreten, marka yaratan, AR-GE çalışmalarına kaynak ayıran ülkeler sürekli dış ticaret fazlası vererek zenginleşirken, dış ticaret açığı veren ülkeler, başkalarının ürettiklerinden sağlanan tasarruflarla, yani el parası ile açıklarını kapatmaya, günü kurtarmaya çaba göstermektedirler.
Dileğimiz ülkemizin makul bir süreçte teknoloji üreten, marka yaratan, tükettiğinden fazla üreten ve dış ticaret fazlası veren bir konuma gelmesidir.