Ömer BERKİ
Bundan yedi sekiz yıl önce Vakfımızın İstanbul eğitimlerine katılmış olan bir genç kız, eğitimlerin bitiminden kısa bir süre sonra beni telefonla aradı ve “Hocam, size bir şey danışmak istiyorum, bir yaş meyve-sebze ihracatçısı firmada mülakata girdim, başarılı geçti ve beni işe alıyorlar. Ancak yaş meyve-sebze sektörü bana fazla cazip gelmiyor, ne dersiniz?” diye sordu. Kendisine “Niye cazip gelmiyor?” diye sorduğumda “İşte ne bileyim, toptancı hali, domates-soğan-patates; bozulan, kokan, çürüyen mallar, sabahın köründe işe başlamak ve kafama takılan daha başka şeyler, velhasıl ihracat işini çok seviyorum ama bu yaş meyve-sebze işi bana pek sevimli gelmiyor doğrusu” mealinde bir açıklama yaptı. Yaptığı ilâve bazı yorumlardan bu hanım kız özetle “Hocam bu kadar eğitim, yabancı dil ve başka donanımlardan sonra yaş sebze-meyveci olmam” veya sokak Türkçesiyle “Bu iş beni kesmez” diyordu.
Şimdi sizlerle bu genç kıza ne dediğimi paylaşayım. Aynı şeyleri, derslerde yeri geldikçe ve hatırladıkça da aynen söylüyorum.
Özelde yaş meyve-sebze, genelde tarım ürünleri çok yönlü ve mükemmel bir dış ticaret öğretisi sunar. İki-üç yıl tarım ürünleri ihracatı yapan bir firmada işe odaklanmış olarak ve öğrenmek için çalışanlar bence bu işin doktorasını da yapmış sayılmalıdırlar.
Zira bu alanda çalışınca ülkemiz tarım ürünleri üretim, iç talep, ihracat ve ithalat kompozisyonunun; rakip ülkelerin benzer verilerinin; “o” sezon yağmur, sel, don gibi sıkıntıların üretimi (hasadı) ve fiyatları ne şekilde etkileyeceğinin; 1/95 ve 1/98 Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi Kararlarının tarım ürünleri açısından ne anlama geldiğinin ve bu meyanda Avrupa Birliği’nin ülkemiz tarım ürünlerine hangi mevsimsel uygulamaları yaptığının (örneğin, çoğu yaş meyve-sebze olan bazı tarım ürünlerini belli zaman dilimlerinde Avrupa Birliği ülkelerine eşik fiyat uygulaması nedeniyle ihraç edilemeyeceğinin); bu uygulamaların ne tür sıkıntılara yol açtığının; “zorunlu standart kontrolü”nün ne anlama geldiğinin ve öneminin; ürünlerdeki zararlı bulaşıların yarattığı sorunların; tarım ürünlerinin genelinin değil ama özellikle yaş meyve-sebzenin büyük ölçüde konsinyasyon yoluyla satıldığının ve sizin konsinyatör alıcı ülkedeki muhatabınızın konsinyi olarak adlandırıldığının; konsinyinizin çok güvenilir olması gerektiğinin; malın sevkiyatında nakliyeci firmanın ve ürün TIR’la sevkediliyorsa TIR sürücüsünün de çok güvenilir olması gerektiğinin; frigorifik düzeneğin gerektiği şekilde çalıştırılmaması halinde malın bozulmasının kaçınılmaz olduğunun ve daha bir çok konuda bilgilenmeniz gerektiğinin ayırdına varırsınız.
“Mükemmel öğreti” diye nitelediğimiz şey, işte yukarıda “özetle” anlatmaya çalıştığımız donanımdır. Söylediklerimiz tersinden okunduğunda ithalat yapanlar için de aynen geçerlidir.
Son olarak şu tavsiyede bulunalım:
İş arayışı içinde olanların eğer karşılarına tarım ürünleriyle iştigal eden firmalarda bir pozisyon çıkıyorsa bu “fırsatı” kesinlikle kaçırmasınlar. Tabii ki birkaç yıl sonra sektör değiştirebilirler. Ama tarım ürünleri onlar için mükemmel bir donanım yanında mesleğe mükemmel bir de başlangıç olacaktır.
Tüm dışticaretçilere sonsuz sevgi ve saygılar…
Not: Yazıda bahsettiğim genç kız o işe girdi.
İlk aylarda bir iki temasımız daha oldu.
Memnundu. Sonrasını bilmiyorum…