Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Son Haberler
Buradasınız: Anasayfa / Haftanın Yazısı / EURO’NUN DEĞER KAYBI – PETROL FİYATLARINDA DÜŞME
TÜRKİYE GERÇEĞİ

EURO’NUN DEĞER KAYBI – PETROL FİYATLARINDA DÜŞME
TÜRKİYE GERÇEĞİ

O. Ertuğrul ÖNEN

 Ekonomik gelişmeler açısından geçen yıla damgasını vuran ve bu yılda vurmaya aday görünen iki önemli gelişme yaşadık. Bunlardan ilki ham petrol fiyatlarının son 6 – 7 aylık dönemde %60 gibi çok önemli bir düşüş göstermesidir.

Diğeri ise durgunluğa giren Avrupa Birliği ekonomisinin ortak para birimi olan Euro’nun ABD doları karşısında yaşadığı büyük oranlı değer kaybıdır.

Bu her iki gelişmenin ülkemiz ekonomisi üzerine olası etkilerini ayrı ayrı ele alacağız.

Petrol Fiyatlarının Düşmesi

Petrol fiyatları 2014 Haziranından bu yana %60 gerileyerek Dünya ekonomisinde birçok dengeleri alt üst ettiği gibi, ekonomik araçların bir silah gibi etkili olabileceği ve artık çağımızda ülkeleri silahsız olarak da diz çöktürmenin yeni metotları olduğunu göstermiştir.

Dünya ekonomisindeki büyümenin yavaşlaması olgusuna dayanan petrol fiyatlarındaki gerilemenin tamamen bu gerekçeye dayandırılması inandırıcılığını kaybetmiştir. Çünkü Dünya petrol rezervleri çok değerlidir ve bitmeyecek bir kaynak değildir. Bu nedenle petrol üreten ülkeler teşkilatı (OPEC) petrolün ederinin altına düşmesi halinde derhal olağanüstü toplanarak üretimi kısmak suretiyle arzı azaltmakta ve petrol fiyatlarının istenilen düzeyin altına gelmesine izin vermemektedirler. Yakın geçmiş çok sayıda bu tür örneklerle doludur. Ancak, ne hikmetse bu kez (OPEC) bu duruma seyirci kalmaktadır. Burada ABD’nin Rusya ve İran’ı köşeye sıkıştırma manevrasını ve ABD’nin başta Suudi Arabistan olmak üzere petrol üreten körfez ülkeleri ve Irak üzerindeki etkisini ve baskısını görmemek mümkün değil.

İşte, kısmen ekonomik, kısmen siyasi etkenlere dayalı bu gelişme daha ne kadar sürecek bilmiyoruz. Ancak bildiğimiz bir şey var. Bu gelişmenin Türkiye ekonomisine etkileri olacaktır.

İthalatımız içerisinde petrol ürünleri 60 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahiptir. Diğer bir deyişle ithalat için harcadığımız her 100 doların 22.21 dolarını petrol ürünleri için veriyoruz.

Brent petrol fiyatlarının çok kısa sürede 110 dolardan 50 doların altına inmesi kuşkusuz ki öncelikle;
— Dış ticaret açığımızın küçülmesine,
— Dolayısıyla cari açığımızda iyileşmeye,
Ardından,
— Enflasyonun inmesine, (Çünkü petrol ürünleri ısıtma, aydınlatma ve bilhassa ulaşım giderleri yoluyla birçok mal ve hizmetin fiyatını etkilemektedir.) yardımcı olmaktadır.

Ancak, mesele tabiatıyla bu kadar basit değildir. Çünkü petrol fiyatlarının düşmesi bir durgunluk işaretidir. Büyümesi yavaşlayan Dünya’da ticarette yavaşlayacaktır. Özellikle bizim için önemli pazarlar olan komşularımız Rusya, İran, Irak, Mısır, körfez ülkelerinin tamamı petrol ihraç eden ülkeler olmaları itibariyle bu gelişmeden ziyadesiyle olumsuz etkilenmişlerdir. Örneğin; Rusya 2015 yılı için esasen çok mütevazı olan %1,2 lik büyüme hedefini %0,8 olarak revize etmiştir. Ruble ABD doları karşısında %60 devalüe edilmiştir. Rusya’da tabir yerinde ise bıçak kemiğe dayanmıştır.

Geliri büyük ölçüde düşen Rus bireyi turistik seyahati düşünürken iki kere hesap yapacaktır. Geçen Aralık ayında 1 doları 32 rubleye alırken bugün 65 rubleye alabilmektedir.

Görülmektedir ki, petrol fiyatlarının düşmesinin ekonomimiz açısından olumlu yönleri olduğu gibi olumsuz yansımaları da olacaktır.

Nitekim Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Laura Tuck petrol fiyatlarının Türk ekonomisi üzerine etkilerini yorumlarken “Düşük petrol fiyatı yüzde yüz iyi haber değildir. Yanı, bu tam anlamıyla bir kurtuluş gibi görülmemeli.” ifadesiyle bizim değerlendirmelerimizi teyit etmektedir.

Petrol fiyatlarının ekonomimiz üzerine etkileri ile ilgili söyleyeceğimiz son şey fiyatlardaki bu düşmenin iç piyasa fiyatlarına yansıtılmadığıdır. %60’lık düşüş, iç piyasa fiyatlarına ancak %18 olarak yansımıştır. Aradaki fark bütçenin iki yakasının denkleştirilmesi için yeni bir kaynak olmuştur. Diğer bir ifade ile de tüketicilerin üzerindeki insafsız dolaylı vergi daha da ağırlaşmıştır.

Kaldı ki, ortalama 60 milyar dolarlık petrol ürünleri ithalatımızın yarıya yakın bölümü uzun vadeli kontrat fiyatları ile aldığımız doğalgazdır. Dolayısıyla piyasalarda görülen bu düşmeden ithalatımızın tamamının hemen olumlu olarak etkileneceğini söylemek de mümkün değildir.

Euro’nun ABD Doları Karşısında Değer Kaybı

Avrupa Birliği başlangıçta bir ekonomik entegrasyon projesi ile yola çıkmışken zaman içerisinde bunu bir siyasi birliğe taşıma hedefine yönelmiştir. Ancak tüm üyelerin siyasi bağımsızlıklarından fedakârlığa yanaşmamaları ile bu amaca tam anlamıyla ulaşılamadan ortak merkez bankası ve ortak para birimi uygulamasına geçilmiştir. İngiltere, İsveç ve Danimarka daha başlangıçtan bu birliğe katılmamıştır. Bu gün yeni üyelerin bir bölümünün de bu uygulamanın dışında kalması ile 28 üyeli Avrupa Birliğinin 18 üyesi ile devam eden ortak para uygulaması, aynı ekonomik güce ve alt yapıya sahip olmayan ülkelerin farklı mali politikalar izlemeleri neticesinde zor günler geçirmektedir.

Önce Yunanistan’ın, tabir yerinde ise, iflas etmesi ve tüm gayretlere rağmen rehabilite edilememesi, ardından Portekiz’in, İspanya’nın sorunlar yaşaması Euro’nun kaderini tartışılır hale getirmiştir. Baştan bu yana, bir rezerv para olarak kabul görmeyen Euro, durgunluğa giren AB ekonomisinin de baskısı ile ABD doları karşısında tarihi kayıplar yaşamaya başlamıştır.

31.12.2013 itibariyle 1,3773 olan €/$ paritesi 20 Ocak 2015 tarihinde 1,1592 olarak kaydedilmektedir. Kayıp %15.83’tür. Ekonomistler 1€=1$ eşitliğinin beklentisi içinde bulunuyorlar.

Peki, bu durum küresel ekonominin bir parçası olan ülkemizi nasıl etkileyecektir?

Bunun için ihracatımız ve ithalatımız içerisinde bu paraların ağırlığının ne olduğuna bakmamız gerekir. İhracatımızın % 45’ini Euro, % 47’sini Dolarla yapıyoruz. Bu günkü pariteyi dikkate alırsak %45 x 1,1592 = %52.16 yani yarısından biraz fazlasını Euro ile yapıyoruz. Demek ki ihracatımızın sağlam kısmını oluşturan bu piyasalardan sağlayacağımız gelir azalacak. Bu ülkelerde durgunluğu da dikkate alırsak; belki ihracatımız fiziki birim bazında da gerileyecektir.

İthalatımıza baktığımızda Dolarlı ithalatımızın genel ithalatımızın içinde payı %65, Euro’lu ithalatın ise %35’tir.

Görüleceği üzere, doların değer kazanması ithalatımızı pahalı hale getirecektir. İthalatımızın %9’0lık bölümünün yatırım malları, hammaddeler ve ara malları olması, ülkemizde yatırımı ve üretimi olumsuz etkileyecek bir olgudur.

Üretimin pahalılaşması, sonuçta toptan ve tüketici fiyatlarını arttıracak ve enflasyona sebep olacaktır. Üretim maliyetlerimizin artması dış piyasa fiyatlarımızı da yükseltecek ve sonuçta rekabet dezavantajı olarak karşımıza çıkacaktır.

İki bölüm hakkında petrol fiyatlarında ve Euro’daki düşüş eğiliminin ekonomimiz üzerine etkilerini kısaca ifade etmeye çalıştık.

Ancak ekonomilerin bu gibi gelişmelerde göstereceği uyum kabiliyeti ile sarsıntıları en aza indirgemesi ve hatta krizleri ve zorlukları fırsata dönüştürmesi de mümkündür.

Türk ekonomisinin bu sınavdan nasıl çıkacağını hep birlikte göreceğiz.

Göreceklerimizin millet olarak bizi mutlu etmesi dileğiyle.

Hakkında admin

Türk Dışticaret Vakfı

Cevapla

Scroll To Top