O. Ertuğrul ÖNEN
Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı, yanında ekonominin çeşitli alanlarından sorumlu bakanlarla birlikte bir basın toplantısı yaptı. Ne gariptir ki makro ekonomik hedeflerde yapılan revizyonun açıklandığı bu toplantıda Ekonomi Bakanı unvanını taşıyan Nihat Zeybekci bulunmamaktaydı.
Bu basın toplantısının ve revize edilen rakamların biz söylediği üç gerçek var.
Birincisi, Cumhuriyetimizin 100. yılında Dünya’nın 10 büyük ekonomisinden biri olacağımız hayalinden vazgeçildiğidir.
İkincisi, artık sıcak paradan para kazanma veya inşaat sektörünün gayretleri ile büyüme ve AVM rantı ile yaşama sürecinin rafa kaldırılması gerektiğinin bizzat hükümet tarafından itiraf edilmek durumda kalındığıdır.
Üçüncü ve bizi esas ilgilendirenin ise 100. yılda 500 milyar dolar ihracat hedefinden artık Kaf Dağı’nın ardı kadar uzaklaştığımızdır.
Revize edilen orta vadeli programda;
2014 ihracatı 160,5 milyar $,
2015 ihracatı 173 milyar $,
2016 ihracatı 187,4 milyar $,
2017 ihracatı 203,4 milyar $;
diğer bir deyişle, 2014-2017 arasında, yıllar itibariyle %8 dolaylarında bir ihracat artışı öngörülmüştür. 2017-2023 arasında da benzer bir artışla ihracatımızın büyüyeceğini varsayarsak en fazla 350 milyar doları bile aşamayan bir büyüklükle karşı karşıya kalırız. Bu varsayımların üzerinden 350 milyar dolarlık bir büyüklüğe bile ulaşsak, bu, konuşlan 500 milyar dolarlık hedefinden %30 gibi çok büyük bir oranda geriye düşmemiz anlamını taşıyacaktır.
Keza bu orta vadeli periyotta 2014-2017 arasında ithalatımızın da yıllık ortalama %6,4 büyüyeceği öngörülmektedir. Aynı öngörüyü 2023 yılına kadar devam ettirirsek, 430-450 milyar dolar dolaylarında bir ithalat büyüklüğüne ve yine yıllık yaklaşık 80-100 milyar dolarlık bir dış ticaret açığına kendimizi hazırlamamız gerektiğini göstermektedir.
Türkiye gerek ekonomisini büyütmek, gerekse ihracatını arttırma ve dış ticaret açığını aşağı çekmekte tabii Hükümetin orta vadedeki öngörülerinden ve bizim aynı öngörüyü 2023 yılına kadar taşımamızla ulaşılan sonuçlardan çok daha başarılı ortalamalar tutturmuştur.
Dolayısıyla, geçmişimizden ve ekonomimizin kronik sorunlarından kaynaklanan bu durumun önümüzdeki yıllarda da benzerlerinin yaşanacağını ve bu sebeple 2023 yılına kadar hükümetin revize programında öngörülen ihracat oranlarının çok fazla üzerine çıkabileceğini düşünmemekteyiz.
Nitekim ekonomimizin 2000-2013 yılları arasında ortalama %4.14 büyümesi, sanayi üretim endeksimizin 2007-2013 arasında %5.38, keza aynı dönemde imalat sanayi üretim endeksimizin %3.61 oranlarında artmış olması bizi fazla iyimser olmaktan alıkoyan diğer bir faktördür.
Ekonomimizde esas ağırlığı olan özel sektör sabit sermaye yatırımlarının 2008-2013 arasında kalan dönemde ortalama %5.15’lik bir artışla süregelmiş olması da bizi çok umutlandırmamaktadır.
Yatırım ortamının iyileştirilmesi, özellikle yabancı sermayenin ülkemize bakışının pozitife çevrilmesi yanında Sayın Babacan’ın da bizzat ifade ettiği gibi, Türkiye’nin de dâhil olduğu gelişmekte olan ülkelerin gelecek 10 yılda büyüme hızlarının düşük seyredeceği öngörüsü ve nihayet artık yeniden sanayie önem vererek ve yeniden üreterek büyümeye önem verileceğinin gereğinin ekonomimizde yeni bir yapılanmaya ve revizyona, dolayısıyla zamana ihtiyaç göstermesi karşısında, Cumhuriyetin 100. yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin artık yakalanamayacak bir hayal haline geldiğini görüyoruz.
Hayal kurmak güzel, hayallere ulaşmak değerlidir.