Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Son Haberler
Buradasınız: Anasayfa / Haftanın Yazısı / İKİ YAKASINI BİR ARAYA GETİREMEMEK

İKİ YAKASINI BİR ARAYA GETİREMEMEK

Yerleşik bir halk deyimidir. Daha çok gerçek kişiler için kullanılır. Hesabını kitabını bilmeyen, geliri ile giderini bir türlü denkleştiremeyen, borç içinde yüzen kişileri en iyi anlatan bir tanımdır.

Ancak, aynı durumda olan şirketler de vardır. Bakarsınız. Doğru dürüst üretmeyi beceremeyen, pazarın ne istediğinden habersiz kendi kafasına göre üreten, ürettiğini satamayan, doğru dürüst geliri olmadığı halde lüks binalar, lüks araçlar kullanan yüksek maaşlı işe yaramaz adamlar istihdam eden. Böyle şirketler de iki yakasını bir araya getiremeyen kategorisine sokulabilir.

İki yakasını bir araya getiremeyen kişiler ve aileleri hayat standartlarını kaybederler. Fakru zaruret içinde yaşamak zorunda kalırlar. Kendilerini ve ailelerini perişan ederler.

Halk arasında çok bilinen bir söyleyiş vardır. “Allah kimseyi gördüğünden alıkoymasın” denir. Yani hiç kimse alıştığı koşulların altında yaşamak zorunda kalmasın demektir bu. Şoförlü araçla işine gidip gelirken, toplu taşıma vasıtalarına mecbur kalanlar gibi.

Acaba, bu deyişler devletler için de kullanılabilir mi? Ben “neden olmasın” diyorum. Zaten devlet ekonomisi ile bir aile ekonomisi veya şirket ekonomisi arasında prensipte pek fark yoktur. Ailenin gelirleri normal olarak çalışan bireylerin kazançları, ailenin sahip olduğu menkul ve gayrimenkul varlıkların iratlarından oluşur.

Giderleri ise barınma, beslenme, ulaşım, eğitim, eğlence vs. şeklinde sıralanabilir. Eğer aile gelirleri giderlerini karşılayıp tasarruf imkânı da sağlıyorsa aile bu durumda geleceğe dönük yatırımlar yapar. Ev alır veya evini daha iyisi ile değiştirir. Araba alır. Menkul değerlere yatırım yapar ya da hayat standartlarını yükselterek daha iyi koşullarda yaşamaya çalışır.

Gelirleri yeterli ise mesele yoktur. Ancak, gelirleri giderlerini karşılamaya yetmemekle beraber mevcut yaşam koşullarından fedakârlık etmeyerek bu standardı borçla veya ailenin menkul ve gayrimenkul değerlerini satarak finanse etmek yolu izlenmek isteniyorsa, gelirler arttırılamadığı takdirde bu sürdürülebilir bir tercih değildir. Bu tercihin sonunda ailenin her şeyini kaybedip, fakru zarurete düşmesiyle sonuçlanması muhakkaktır.

Gelelim ülke ekonomilerine, ekonomistlerin bir takım ekonomi deyimleriyle süslü bir şekilde değerlendirip sunduğu ülke ekonomik gerçeklerinin esasında bir aile ekonomisinden farkı yoktur. Ülkenin de gelirleri ve giderleri vardır. Gelirleri üretip dışarıya sattığı mal ve hizmetlerin bedelleri (ihracat, turizm, taşımacılık, bankacılık, sigortacılık) ile yurtdışındaki yatırımlarının gelirleridir. Buna mukabil yurtdışından aldığı mal ve hizmetlerin bedelleri, yurtiçinde yapılan yatırımların giderleri de ülkenin giderlerini ifade eder.

İşte ekonomistlerin cari işlemler bilançosu olarak ifade ettikleri budur. Ülkeyi dünyanın diğer ülkeleri ile ilişki içinde yaşayan bir aile ekonomisi olarak görürsek, aslında aile ekonomisi ile ülke ekonomisinin benzerliklerini de daha iyi görürüz.

Eğer ülkenin gelir gider dengesi lehine sonuçlanıyorsa bu en iyi senaryodur. Bu durum ülke bireylerinin refahını artırır. Tıpkı geliri giderinden fazla olan ailenin refahının artması gibi. Fark aleyhte ise bu, uzun müddet sürdürülebilecek bir durum değildir. Farkı kapatmak için borçlanmak gereği ortaya çıkar. Ancak, bu borçlanma hali devam ettikçe borcu borçla kapatma ve artan borçlanma maliyetinin altında zorlanma başlar.

Borçlu devlet de, borçlu aile de artık alacaklılarının insafına ve istismarına tabidir. Çaresi bu durumu tersine çevirmektir. Yani borçla yaşamaktan kurtulmaktır. Bunun için ya ayağınızı yorganınıza göre uzatacaksınız. Yani daha mütevazı koşullarda yaşayacaksınız, yani fakirliğe razı olacaksınız ya da bu duruma isyan edip daha çok çalışacaksınız, daha verimli işler yapacaksınız, daha başarılı olacaksınız ve gelirlerinizi artıracaksınız. Her iki seçeneği de tercih etmeyen ailelerin düşeceği durumu yukarıda belirtmiştik. Ülkeler de farklı değildir. Kepenk kapatan, uluslararası piyasalarda yükümlülüklerini yerine getiremeyen, kısacası iflas eden ülkeler örneğini çok yaşadık.

Tek tek yurttaşlarımızın, devletimizin ve milletimizin iki yakasının hep bir araya gelmesini ve Allah’ın bizi gördüğümüzden alıkoymamasını diliyoruz.

O. Ertuğrul Önen

 

Hakkında admin

Türk Dışticaret Vakfı

Cevapla

Scroll To Top