O. Ertuğrul ÖNEN
Günümüzde sıkca kullandığımız, hayatımıza giren, konferanslara, fuarlara konu olan “İnovasyon” konusunu bu yazımızda ele alacağız.
Kısaca “yaratıcı yeni fikir” olarak tanımlayabileceğimiz inovasyonun uluslar arası düzeyde kabul gören tanımı OECD ile Eurostoat;’ın birlikte yayınladığı Oslo Kılavuzunda yer almaktadır.
Buna göre “inovasyon” yeni ve önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal veya hizmet) veya sürecin, yeni bir pazarlama yönteminin ya da iş uygulamalarında, iş yeri organizasyonunda yeni bir yöntemin uygulanmasıdır.
Çoğu kez buluşla, inovasyon eş değermiş gibi kullanılmakla beraber, yapılan buluşun bir fikir olarak tescil ettirilip patentinin alınmış olması yeterli değildir. Bu buluşun inovation olarak nitelenebilmesi için o fikrin mutlaka katma değer yaratacak şekilde ticarileştirilerek insanların yararlarına sunulması gerekmektedir.
Ticarileştirilemeyen yeni ve yaratıcı fikirler patent mezarlığında ebedi istirahatlarine terk edilerek unutulurlar.
İnovatif ürünler, yöntemler günlük hayatımıza girmekte başarısına göre geçici veya kalıcı olmakta, hatta tüm hayatımızı derinden etkileyerek adeta vazgeçilmez bir parçamız haline gelmektedir.
Günümüzde hemen herkesin cebinde en az bir adet bulunan cep telefonlarının hayatımızı nasıl etkilediğini, vazgeçilmezimiz olduğunu sanırım hepimiz kabul ediyoruz.
Oysa çok değil, 30–35 yıl önce bırakın her kişiyi, her evde dahi telefon bulunmamakta idi. İnsanlar evlerine sabit telefon bağlatmak için yıllarca sıra bekliyorlardı.
20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından sonrası buluşların inovatif ürünler ve yöntemler olarak hayatımıza girdiği bir dönem oldu.
Tıp alanında çok şaşırtıcı yenilikler yaşadık. Başta kalp olmak üzere organ nakilleri, protezler, yeni görüntüleme yöntemleri, laproskopik cerrahi işlemleri, antibiyotikler ve daha niceleri. Geçmişin tedavisi imkânsız hastalıklarını sıradanlaştırıp, insan ömrünü daha uzun ve kaliteli hale getirdiler.
Ev ve kentsel yaşamımızdaki yeni ürün ve hizmetler hayatımızı ne denli kolaylaştırdılar.
Bilgisayar ve internet kullanımı tüm hayatımızı kaplar hale geldi. Günlerce araştırarak erişebileceğimiz bilgiye saniyeler içerisinde ulaşabiliyoruz. Bu platformu kullanarak haberleşiyoruz. Buradan alışveriş yapıyor, eğitim görüyor, evimize istediğimiz yemeği sipariş ediyoruz. Televizyonda istediğimiz filmi satın alarak izleyebiliyoruz.
Gelişen hava ulaşım sistemleri ile saatlerle ifade edilen sürelerde binlerce kilometre uzaklıktaki mesafelere ulaşabiliyoruz.
Günümüzde en yaygın kullanılan bir inovasyon ürünü kredi kartlarıdır. Kartların kullanılmadığı dönemlerde seyahate giderken paranın nasıl emniyetle taşınacağı yanında ne kadar paraya gereksinim olacağını hesaplamak başlı başına bir uzmanlık gerektirirdi. Her şeye rağmen evdeki hesap çarşıya uymaz, beklenmedik, hesapta olmayan olağandışı bir harcama zorunluluğu ile tanıdıklara telgraflar çekilerek yardım istenirdi.
Bu gün eğer paranız varsa yurt içinde yurt dışında hiçbir risk taşımadan her yerde likitsiniz. Az bir kolaylık mı?
Bir asır önce yaşayanların bile hayal edemeyeceği imkânlara ve kolaylıklara sahip olduk. Bu gün fütüristler geleceğe yönelik tahminlerde bulunuyorlar. Şehirler gelecekte nasıl olacak, ulaşım, haberleşme imkânları, sağlık hizmetleri, çevre. Ancak, inanıyorum ki fütüristlerin bile hayal edemeyeceği bir dünya olacak geleceğin dünyası. İşte bunların hepsi inovasyon sayesinde gerçekleşecek.
İnovasyon hem ülkeler hem ticaret şirketleri için büyük önem taşımaktadır.
Ülkeler yaratıcı fikirleri desteklemek için özendirme önlemleri uygulamakta, AR-GE faaliyetleri için uygun ortamlar yaratmaktadırlar.
Devrimiz artık sanayi değil, bilgi çağıdır. Bilgi tüm maddi değerlerden daha değerlidir. Tabii, yeni, yaratıcı ve uygulanabilir fikirler içeren bilgiden söz ediyoruz. İnovatif toplumlara sahip olan ülkeler bu yaratıcı fikirlerle bir rekabet üstünlüğü ve dolayısıyla ekonomik avantaj sağlamaktadır. Google, Facebook gibi sermayesiz girişimlerin dayandıkları yaratıcı fikirlerle ulaştıkları imkânlar ve ekonomik büyüklük bulundukları ülkeye güç katmakta, rekabet gücü kazandırmaktadır.
Bu nedenledir ki, artık gelişmiş toplumlar her alanda sanayi, tarım, hizmetler inovasyona büyük önem veriyorlar. Genç kuşaklarını eğitirken özgür yaratıcı düşünceye yatkın nesiller olarak yetiştirmeye gayret ediyorlar.
İnovasyon, şirketler için de büyük önem taşımaktadır. Bir üründe tüketicinin beğenisini çekecek, talep yaratacak bir yenilik yapan veya insanların hayatını değiştirecek yeni bir ürün devreye sokan, buldukları yöntemlerle maliyetlerini aşağı çeken veya ilginç pazarlama yöntemleri geliştiren firmalar rakiplerinin önüne geçmektedirler. Kimi kısa süreli, kimi uzun süreli piyasanın egemeni olup pastanın büyük dilimini kapma başarısı göstermektedir.
Arama motoru olarak google piyasaya egemen olduktan sonra, yenileri ortaya çıktı ama hiç biri google’ın başarısını yakalayamadı. Yeni bir ürün çıkaran apple çoğu kez bir yeniliği ilk sunan oluyor ve teknoloji henüz eskimeden ve taklit edilmeden aslan payını kapıyorlar.
Ülkemizde mobil telefon uygulamasını ilk getiren olan Turkcell’in başarısını diğerleri yakalayamadılar.
Başarılı ilkler hep daha avantajlı olmuştur.
Bu gün yaratıcı fikri olan genç girişimcilerin başarı öykülerini dinliyoruz. Sermayesiz kurulan kısa zamanda milyon dolarlık cirolara ulaşan genç girişimcilerle yapılan söyleşileri, bunlara ilişkin haberleri medyada sıklıkla izliyoruz.
Yaratıcı yeni bir fikir, kapitalden daha değerlidir.
Genç bir nüfusa sahip olan ülkemizin bir yaratıcı fikir arenası olmasının en temel koşulu eğitimdir. Yukarıda değindiğimiz gibi özgür, yaratıcı düşünceye yönlendiren bir eğitim sistemi.
AR-GE faaliyetlerinin hem devlet, hem şirketler düzeyinde önemsendiği, desteklendiği, kaynak ayrıldığı bir ortam yaratılmalıdır.
Üniversite-sanayi iş birliği mutlaka sağlanmalı, üniversiteler gerçek bir araştırma platformu haline gelmelidir.
Aksi bize geri kalmışlık, dış ticaret açığı ve cari açık olarak dönecektir.
Bu bir kehanet değil, gerçektir!
Yaşayan görür.