O.Ertuğrul ÖNEN
Öğrenimini Almanya’da yapan arkadaşım yaşamını da uzun yıllar bu ülkede sürdürmüştü.
Şimdi onu dinleyelim.
“Yağmurlu bir İstanbul gecesi geç saatlerde arabamla hareket halindeyim. Trafik lambası sarıdan kırmızıya dönünce doğal olarak durup beklemeye başladım. Bir süre sonra bir korna sesi duydum, ilgilenmedim. Korna sesi devam ediyordu. Ancak, beni ilgilendiren bir şey olmadığını düşünürken birinin arabamın camına vurarak camı açmamı işaret ettiğini fark ettim. Camı araladım. Adam tüm hiddetiyle konuşmaya başladı.
– Sen Alman mısın, gecenin bu saatinde, bu ıssız yolda kırmızı yandı diye bekleyip, beni de bekletiyorsun.
Allahtan o sırada zaten ışık yeşile dönmüştü. Hiç cevap vermeden hareket ettim. Yalnız düşünmeye başladım. Adam “Sen Alman mısın?” sözlerini sanki hakaret eder gibi söylemişti. Kurallara uyduğum için azar işitmiştim.
İki küçük anekdot da benden. Hamburg’da Ticaret Müşaviri olarak görev yaptığım yıllar. Hafta sonu eşim hiç hesapta olmayan bir misafirin geleceğini bildirerek evde içecek olmadığını söyledi. Hafta sonları ekmek, tuz bile bulamazsınız, Alman disiplini, her yer istinasız kapalıdır. Sadece tren garlarında ve benzin istasyonlarından bir şeyler temin etmek mümkündür.
Ben de bu düşünceyle hemen yakında bulunan benzin istasyonuna gittim. İki adet litrelik cola alarak ödemek üzere kasaya gittim. Görevli, benzin istasyonları çalışma talimatına göre ancak bir adet alabileceğimi söyledi. Ben de mecburen ikinciyi bıraktım, diğerinin parasını ödedim ve götürüp arabaya bıraktım. Sonra tekrar gidip bir adet daha alarak kasaya gittim. Görevli “Siz biraz önce bir tane almıştınız. Bu ikinciyi veremem” dedi. Baktım bu engeli aşamayacağım daha uzaktaki bir benzin istasyonundan ikinciyi alarak sorunu çözdüm.
Yine Hamburg’da bir kış günü, çocukları okula bırakmak için dışarı çıktığımda yoğun kar nedeniyle arabanın tamamen karla kaplı olduğunu gördüm. Arabanın karını temizlerken ısınması için arabayı da çalıştırdım. Kısa bir süre sonra elinde bastonu robdöşambrı ile yaşlı bir adam çıkageldi. Bastonu sallayarak “Ben yan binanın üst katında oturuyorum. Pencereden izledim sizi. Bakın arabayı dururken çalıştırarak hem havayı kirletiyorsunuz, hem de boşuna yakıt israf ediyorsunuz. Önce arabanızı temizleyin sonra çalıştırın ve binip gidin” dedi.
Sinirlendim. Ama sonra adamın o yaşta o soğuk havada üşenmeyip vatandaşlık bilinciyle kamusal bir amaç için gelip beni ikaz etmesine saygı duydum.
Orada geçen yıllarımda buna benzer onlarca örnek yaşadım.
Bu örnekler, bir milletin eğitim düzeyini, disiplinini ve ülkesine, çevresine saygısını göstermesi bakımından gerçekten takdirle karşılanmayı hak ediyor.
Bizde benzin istasyonundaki satıcının böyle davranmasını veya birinin soğukta arabasını çalıştırana benzer bir ikazda bulunmasını düşünebiliyor musunuz? Neler olabileceğini hepinizin hayal gücüne bırakıyorum.
Kolayına bir sanayi ve teknoloji devi, ihracat şampiyonu olunmuyor. İlim, edebiyat, sanat, spor aklınıza gelen her alanda dünyaya hizmet etmiş ve insanlığa mal olmuş değerler yetiştirilmiyor.
Darısı başımıza diyelim.