Anadolu kırsalında, yazın kavurucu sıcağında çalışanlara verilen bir tas suyun ardından en sık duyulan cümledir.” Su gibi aziz ol “. Bu suya verilen değerin, kutsallığın bir ifadesidir.
Su yoksa hayat da yoktur. Zaten yaşam sudan başlamamış mı? Susuz yaşamayı başaran bir canlı var mı? Ben bilmiyorum, olacağını da sanmıyorum.
Yaşanan felâketlerde tanık oluyoruz. Felâketzedeler bir şey yemeden neredeyse 3-4 haftaya kadar dayanabilirken, susuz dayanma süresi bir hafta on günü geçmiyor. Zaten vücudumuzun %70 e yakını su değil mi?
Su verilmeyen çiçeklerin nasıl boyunlarını büktüğüne, sulanmayan yeşil alanların ne çabuk sarardığına sıklıkla tanık olmuyor muyuz? Çölün sıcağında susuzluktan diliniz damağınıza yapışmışken bir bardak suyun değerini ölçebilir misiniz
Yaşamımızda bu kadar önemli olan suya hak ettiği gibi davranmadığımızdan, denizimizi, gölümüzü, nehrimizi acımasızca kirlettiğimizden, tasarrufuna önem vermediğimizden, yarattığımız sera gazı etkisiyle iklim değişikliklerine neden olduğumuz için dünya ölçeğinde hızla su kıtlığına doğru sürükleniyoruz. Dün ve bugün petrol doğalgaz zengini ülkelere özenir hale geleceğimizin işaretlerini bugünden görür gibiyiz. Gelelim Dünyada ve ülkemizde tatlı su varlığı ile ilgili tespitlere
Dünyanın su mevcudu 1.400 milyar km3 dür. Bu miktarın %97,5 u tuzlu su olarak okyanuslar ve denizlerde bulunmaktadır. Tatlı su miktarının %68,3 ü buz dağları ve buzullar halinde kutuplar bölgesindedir. %31,4 ü yeraltı suları, %0.04 ise yüzey sularıdır.
Kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının kıta ortalamaları ise şöyledir.
Kişi Başına Düşen Su Miktarı (yıllık m3)
Dünya ortalaması | 7.600 |
Güney Amerika | 23.000 |
Afrika | 7.000 |
Batı Avrupa | 5.000 |
Asya | 3.000 |
Görüleceği üzere ülkemiz Dünya ortalamasının altında yer alan bir bölgede bulunmaktadır. Yani petrol ve doğalgazdan yana gülmeyen talihimiz su varlığı açısından da farklı olmamıştır. Peki toplam su varlığı açısından en zengin dolayısıyla en şanslı ülkeler hangileridir.
Kilometreküp
1.Brezilya | 5.661 |
2.Rusya (Sadece Baykal gölü Dünya tatlı su rezervinin %20 sine sahiptir) | 4.312 |
3. Kanada | 2.850 |
4.Çin | 2.840 |
5.ABD | 2.818 |
6.Kolombiya | 2.132 |
7.Avrupa Birliği | 2.057 |
8.Endonezya | 2.019 |
9.Peru | 1.913 |
10.Hindistan | 1.911 |
Biz bu listenin neresindeyiz derseniz 227 km3 ile çok aşağılardayız.
Bu listede Çin, Hindistan, AB, Endonezya büyük rezervlere sahip gibi görünseler de Çin ve Hindistan 1,5 milyara, AB 450 Endonezya 300 milyona yaklaşan nüfusları itibariyle su zengini sayılamazlar. Ancak, Brezilya (Nüfusu 212), Rusya (146), Kanada (41), Kolombiya (52) ve Peru (33) milyonluk nüfuslarıyla gerçek anlamda su zengini şanslı ülkelerdir.
Dünyada kişi başına düşen yıllık ortalama kullanılabilir su miktarı 800m3 dür. Nüfusun %20 sini oluşturan yaklaşık 1,4 milyar insan yeterli içme suyuna ulaşmamaktadır. 2,3 milyar insan ise sağlıklı suya hasrettir.
Ülkemizde durum nedir? Mevcut durumumuz iç açıcı olmadığı gibi gelecek projeksiyonları da umut verici değildir. Ülkemizde halen kişi başına ortalama kullanılabilir su miktarı 1.550 m3/yıldır. 2030 da bu miktarın 1200, 2040’tan 1116 ve 2050 yılından 1.069m3/yıl dolaylarına gerileyeceği öngörülmektedir. Nüfusumuz artmakta, su kullanım alanları genişlemekte, ancak iklim değişiklikleri sonucu rezervlerimiz, imkanlarımız daralmaktadır. Yani tehlike göstere göstere yaklaşmaktadır. Peki bu tehlikeden tamamen kurtulamasak da risklerini azaltmak, süreci ötelemek için ne yapmalıyız? Ben bu işin uzmanı değilim ama bu konuya kafa yoran her yurttaş gibi aklıma gelenleri sıralayayım;
–Bir defa suyun değerini anlayarak, ona saygı gösterip çok tasarruflu kullanmalıyız.
–Tarımda vahşi sulama alışkanlığından hızlı vazgeçmeliyiz.
–Bahçelerimizde çok su isteyen bitkiler yerine fazla su istemeyen bitkilere yer vermeliyiz.
–Olabilecek her damla suyu, akarsuyu heba etmeden rezerv olarak tutacak imkanlar yaratmalıyız.
–Akarsularımıza, tatlısı göllerimize yeraltı sularımıza özenle yaklaşmalıyız. Onları kanalizasyon, sanayi atık alanı gibi görerek kirletmekten vazgeçmeliyiz.
–Yağış rejimimize destek olan ormanlarımızı koruyup, genişletmeliyiz.
–Deniz suyunu, arıtma teknolojisine önem vermeliyiz. 3 tarafı denizlerle çevrili olan bir ülkeyiz. Bu teknolojiyi geliştirmekte bize yakışır.
Yoksa ne mi olur? Biliyorsunuz ata yurdumuz Orta Asya’dan kuraklık yüzünden yollara düşüp bu topraklara göç etmişiz. Bir göçe daha kalkışmayacağımıza göre çareyi bu topraklarda bulmak için aklımızı fikrimizi kullanmaktan öte bir çaremiz yoktur.
Bu diyardan gidemeyeceğimize göre ya bu deveyi güdeceğiz, ya da bu deveyi güdeceğiz.