Değerli Girişim Okuyucuları;
Türk Dışticaret Vakfı olarak bundan böyle dış ticaret ile ilgili gelişmeleri, dış ticaretin değişik konularını, sorunlarını ve bu alandaki imkânları sizlerle paylaşmak üzere Girişim’in konuğu olacağız.
Kardeş Vakıf TOSYÖV’ün değerli yöneticilerine Vakfımıza sağladıkları bu fırsattan dolayı teşekkür ediyorum.
Bildiğiniz üzere, ülkemiz cumhuriyetin 100. yılına yaklaşırken bu anlamlı yaş günü için iddialı hedefler belirlemiştir. Ekonomik olarak ortaya konulan en önemli hedefler ise Dünya’nın 10. büyük ekonomisi olmak; ihracatımızı 500 milyar $ düzeyine çıkarmaktır.
Hükümet tarafından ortaya konulan ve kamuoyunca da benimsenen bu hedefleri gerçekleştirecek olan Devlet ve tabii ki sizlersiniz. Yani, Türk Ekonomisi’nin % 99’unu oluşturan ve kısaca KOBİ olarak nitelendirilen küçük ve orta ölçekli şirketlerimiz.
Ancak istatistikler bize KOBİ’lerin dış ticarette önemli bir paya sahip olmakla beraber ekonomideki büyüklüklerine eşdeğer bir paya sahip olmadıklarını göstermektedir. Bu sonuçta şüphesiz ki KOBİ’lerimizin karşı karşıya bulundukları sorunlar etkili olmaktadır. Finansman kaynaklarına ulaşamamak, dış pazara açılmanın riskleri ve başlangıç maliyetleri, bilgi ve nitelikli eleman eksikliği gibi hususlar KOBİ’ler için engel ve güçlük oluşturan sorunların tamamı olmasa da ilk nazarda akla gelenlerdir.
Vakfımız kurucularının uzun yıllar dış ticaret alanında hizmet etmiş ve faaliyet göstermiş bulunmalarından dolayı Vakfımız, KOBİ’lerimizin güçlüklerinden bir bölümünün giderilmesini kendisine görev edinmiş ve KOBİ’lere bilgi temini ve nitelikli eleman yetiştirilmesi amacıyla uzun yıllardır devam ede gelen bir çalışmanın içerisinde olmuştur.
Kısıtlı imkânlarla son 14 yılda 7000 gencimiz eğitilerek ekonomimizin hizmetine sunulmuştur.
Ankara ve İstanbul’daki eğitim birimlerimizin tüm Türkiye’nin ihtiyaçlarını karşılayamadığı dikkate alınarak 2012 yılından itibaren internet üzerinden uzaktan “dış ticaret uzmanlığı eğitimi” uygulamasına geçilerek zamana ve mekâna bağımlı olmaksızın çalışan kişinin işinden ayrılmasına gerek kalmadan boş zamanlarını değerlendirmesi suretiyle eğitim alması imkânı getirilmiştir.
Yukarıda da değindiğimiz üzere KOBİ’lerin sorunları yalnızca eğitim ve bilgiye ulaşmaktan ibaret değildir. Ancak, eğitimin ve bilgiye ulaşmanın biz işin temeli, başlangıcı olduğunu kabul ediyoruz.
Üretim ve finansman gücünüz olsa bile eğer bilgiye sahip değilseniz ve bu bilgiyi doğru bir şekilde yorumlayıp kullanacak elemanlarınız yoksa üretim ve finansman gücü sizi başarıya götürmeye yetmeyecektir.
Dolayısıyla KOBİ’lerimizin 2023’te 1 trilyon $’ın üzerine çıkması hedeflenen Türkiye’nin dış ticaret hacminde ekonomideki büyüklüklerine eşdeğer pay almaları ve Türkiye’nin 2023 hedefine katkıda bulunabilmeleri için bilgi ve eğitimli personel ilk şart diyoruz. Ancak, üretimde optimal büyüklüklerin yakalanması, teknolojik gelişimin ve işletmede rekabetçi unsurların sağlanması da KOBİ’lerimizin küreselleşen üretim ve ticaret açısından daha dayanıklı hale gelmelerini sağlayacaktır.
Ancak, tek başına KOBİ’lerimizin başarısı kendi başarılarına olduğu kadar ülkemiz 2023 hedeflerine de yeterli olmayacaktır.
KOBİ’lerimiz birçok ülkede olduğu ve önemli bir bölümü ülkemizde de uygulama bulan finansman destekleri, pazara ulaşma ve pazarda yerleşme teşvikleri, eğitim, rehberlik imkanları ve benzeri özendirme önlemleri ile sistematik ve etkili bir şekilde desteklenmeleri gerekmektedir.
KOBİ’lerin aldıkları önlemlerle performanslarını nicelik ve nitelik olarak artırmaları, kamusal desteklerle himaye görmeleri yanında başarı için üçüncü bir koşul vardır. Bu da ülkenin şartlarının, yani işletme dışı koşulların başarıya ortam hazırlamasıdır. Bu koşullara kısaca değindiğimizde, karşımıza aşağıdaki gibi bir tablo çıkacaktır:
– Ülkede siyasi ve ekonomik istikrarın mevcudiyeti,
– Ülkenin genelde uzun vadeli ve popülist olmayan yaklaşımlarla yönetiliyor olması,
– Devlet’in ekonomi mantığı ile bağdaşmayan ve sürekli değişen kanunları
almaması,
– Devlet’in ekonomide, özel sektörle rekabet eden ve haksız rekabet yaratır şekilde
aktör olarak yer almaması,
– Altyapının (ulaşım, enerji, hukuk ve bilimsel altyapı, çevre, sağlık, eğitim koşulları
gibi) yeterli ve nitelikli olması,
– Ekonomi politikalarının (istikrar, enflasyon, kalkınma, kar) üretimi ve üreticiyi
destekler yönde olması,
– Vergilendirmenin rekabet dezavantajı yaratmaması,
– Hammadde ve üretim girdisi avantajının bulunması ve
– Coğrafi konumun elverişliliği.
Nihayet, başarılı olabilmemiz, hedeflerimize ulaşabilmemiz için rekabet üstünlüğümüzü, fikri mülkiyet payı yüksek, özgün ürün ve hizmet sunma üzerine durmamız gerektiğini kabul etmeliyiz. Bunun yolu ise ar-ge çalışmalarından, teknoloji üretmekten geçmektedir. İleri teknoloji ürünleri ihraç eden ülkelerin yüksek oranlı ar-ge harcaması yaptıkları görülmektedir. Örneğin ABD, Japonya, Güney Kore gibi ülkelerin ihracatı içinde ileri teknoloji ürünleri % 25 – 30 paya sahiptir. Bunu gerçekleştirmek için bu ülkeler GSYİH’dan ar-ge faaliyetleri için % 2,5 – 3 pay ayırmaktadırlar. Teknoloji ürünleri ihracatı ülkemizde % 2 dolaylarındadır. Ülkemizde ar-ge harcamaları için ayrılan pay ise yalnızca % 0,6’dır.
Özetle anahtar, teknoloji üretmek, yenilik, farklılıktır. Bu anlayışı benimseyenler rekabet avantajı kazanacaklardır.
Sonuç olarak 2023 hedefleri bir iddiadır. Bir meydan okumadır. Ancak, bunun mutlaka içinin doldurulması gerekir. Devlet kendi ödevlerini eksiksiz olarak yerine getirirken, özel sektörümüzün % 99’unu oluşturan KOBİ’lerimizin de bu ideale ulaşmak için bir hazırlık ve çaba içinde olmaları zorunludur.
Biz, Vakıf olarak, KOBİ’lerimizin nitelikli eleman gereksinimine eğitim faaliyetleriyle destek olurken, bu dergide de sizleri bilgilendirmeye, vereceğimiz ipuçlarıyla yurt dışına açılma gayretlerinize katkıda bulunmaya çalışacağız.
Hep beraber 2023’ün 500 milyar $ ihracat hedefine ulaşacağımıza inanıyorum.
Ertuğrul ÖNEN
Türk Dışticaret Vakfı Başkanı
TOSYÖV’ün Girişimcinin Gücü Dergisinin 135. Sayısında yayınlanmıştır.