Tarımla ilgili bir dizi yazı kaleme aldık. Bunların hepsinde ısrarla altını çizdiğimiz gerçekleri bir kez daha yineleyelim:
– Türk toplumu halkının % 20’ye yakını kırsalda yaşayan köylü ağırlıklı bir topluluktur.
– Çalışan her 5 kişiden biri tarımda istihdam edilmektedir.
– Köyden şehre göçün doğrudan ve/veya dolaylı olarak özendirilmesi doğru olmamıştır. Türkiye’nin hayrına sonuçlar doğurmamıştır.
– Tarım arazilerinin ve meraların başka amaçlarla kullanılmasının bir türlü önlenememesi geleceğimize ihanettir. Bedelini gelecek kuşaklarımız ödeyecekler ve bizleri hayırla anmayacaklardır.
– Sanayi, tarımın alternatif değildir. Öyle olsaydı; başta ABD ve AB olmak üzere gelişmiş ülkeler tarımı çoktan terk etmiş olurlardı. Oysa, tarıma sıkı sıkıya sarılmaya, desteklemeye ve bunun için yüksek bedeller ödemeye devam ediyorlar.
– Biz ise bu gelişmiş toplumların tutum ve davranışının tam tersi bir politika izlemeyi ısrarla sürdürüyoruz.
Kıt kanaat zorluklarla kazandığımız dış ödeme vasıtalarını, yanlış politikalarımızın sonucu olarak verdiğimiz açıkları ithalat yoluyla kapatmanın finansmanında kullanıyoruz.
Canlı hayvan, et, ot, hububat, yağlı tohum, her türlü yağ ve ne yazık ki son yıllarda bakliyatı bile ithal eder hale geldik.
Nerede hata yaptık? Tarım Bakanlığımız var. Ancak, halen doğru dürüst bir tarımsal planlamamız ve stratejimiz yok. Yalpalayıp duruyoruz.
Tarımda çalışan nüfusun şehirlere göçünü önleyemedik, tarımsal alanların, meraların, zeytinliklerin, bağ ve bahçelerimizin betona kurban edilmesine karşı duramadık.
Üç kuruşluk sanayimizle derelerimizi, nehirlerimizi geri döndüremeyecek kadar kirletip, yarar sağlayacak bu unsurları başa bela hale getirdik.
En vahimi ise, cumhuriyetin Türk tarımını desteklemek üzere kurduğu; sistemden değil ama uygulamadan kaynaklanan bir dizi hataları bulunmasına, rağmen 60-70 yıldır hayatımızda olan destekleme sistemlerinin ve bunların yürütücüsü olan kurum ve kuruluşların bilinçsizce tasfiye edilmesi veya güçsüz hale getirilmesi olmuştur.
T.C. Ziraat Bankası şemsiyesi altında Tarım Kredi ve Tarım Satış Kooperatifleri ve bunların birlikleri, Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, T. Şeker Fabrikaları, Tekel… İşte saydığımız bu kurum ve kuruluşların bir kısmı özelleştirme adı altında tasfiye edilmiş, bir kısmı büyük ölçüde sistem dışına çıkarılmış ya da eski gücünü ve fonksiyonunu kaybetmiştir.
İşte bu destekleme kurum ve kuruluşlarının tarımımızdaki yerlerini, bunların tasfiyesi veya güçsüz hale getirilmeleri ile oluşan boşlukların tarımımıza etkilerini önümüzdeki haftalarda bölüm bölüm ele alıp, bu konuda görüş, değerlendirme ve geleceğe dönük beklenti ve önerilerimizi sizlerle paylaşacağız.
O.Ertuğrul Önen