Ömer BERKİ
Büyük Önder’in ekonomi alanında imza attığı eserlerle ilgili yüzlerce kitap yazılmıştır. Bu kitaplarda O’nun dış ticaret alanında ülkesine ve halkına hediye ettiği değerler de ayrıntılarıyla yer almaktadır. Bu yazıyı kaleme almamızın nedeni, okuyucunun zaten bildiği bu hediyelerin bizi şahsen en etkileyenlerinden yaptığımız, deyim yerindeyse “seçkiyi” kısa açıklamalarla hatırlamak ve hatırlatmaktır.
İhracatın İthalatı Karşılama Oranı
Ülkeler, bilindiği üzere, dış ticaretteki güçlerini “ihracatlarının ithalatlarını karşılama oranlarıyla” (export-import ratio) ifade ederler. Bu, çok doğru bir yaklaşımdır. Meselâ Almanya, yıllardır gerçekleştirdiği yıllık yaklaşık ortalama % 120’lik bir karşılama oranıyla bu alanda tipik bir örnek oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, Almanya onlarca yıldır ithal ettiğinden daha fazla ihracat yapan “net ihracatçı” bir ülkedir.
Atamızın dış ticaretteki kalıcı ve derin izleri konusuna “İhracatın İthalatı Karşılama Oranı”alt başlığıyla başlamamızın nedeni, 1947 yılından bu yana ihracat fazlasına hasret kalan ülkemizin, Cumhuriyetimizin, bugün maalesef sıklıkla eleştirilen o ilk yıllarındaki çok ciddi seviyelerde fazla verdiğimiz döneme, yarım asırlık bir dışticaretçi olarak imrenmemizdendir.
Genç Cumhuriyetimizin 7. Yılı olan 1930’da ihracatın ithalatı karşılama oranı % 102,6 seviyesinde gerçekleşmiş, bir yıl dışında aralıksız bir şekilde % 100’ün üzerinde gerçekleşen bu oran 1946’da, en yüksek seviyesi olan % 180,5’e ulaşmış ve 17 yıl süren bu dönem sona ermiştir. O gün-bugün, 73 yıldır, karşılama oranında % 100’ün üzerinde bir değere ulaşılamadığı gibi; % 100’e yaklaşılamamıştır dahi. 1930-46 döneminde bu oran sadece Büyük Atatürk’ü kaybettiğimiz 1938 yılında, ülkemiz için bugün “mükemmel” sayılabilecek % 96,7 seviyesinde kalmıştır. Bu durumu da, dış ticaretimizin Atamızın kaybına duyduğu “özel yas” olarak değerlendirmemiz anlamlı olacaktır diye düşünmekteyiz.
1930-1946 arasındaki dış ticaretimizin bu parlak dönemini 1929 Büyük Buhran’ı ve takip eden yıllarda patlak veren 2. Dünya Savaşı ile izah edenler vardır. Ancak, Büyük Buhran’dan, sadece ABD’nin değil tüm dünyanın ve ülkemizin de son derece olumsuz bir şekilde etkilendiğini hatırlamak gerekmektedir. Yani “Buhran”, bize de “Buhran”dı… Takiben 2. Dünya Savaşı dışında kalma başarısını göstermemiz ve son yıllarda sıkça söylenen ifadesiyle “tehdidin fırsata çevrilmesi” de takdirle kaydedilmesi gereken bir vakıadır.
İhracat Serbestisi Hakkında Karar
23 Nisan 1920 günü Büyük Millet Meclisi açıldıktan 17 gün sonra Hükümet, altında Büyük Millet Meclisi Reisi olarak Mustafa Kemâl’in imzasını taşıyan 10 Mayıs 1336 (1920) tarihli karar (Karar No.: 4) ile aşağıdaki düzenlemeyi yapmıştır.
Orijinal metin:
“İhracatın bilâ kayd-ü şart serbestisi ve Hey’eti İcraiye’den maâda hiçbir makamın bu serbestiyi ihlâl ve takyide salâhiyattar olamayacağı takarrür etmiştir.”
Günümüz Türkçesiyle:
“İhracatın kayıtsız şartsız serbest olması ve Bakanlar Kurulu’ndan başka hiçbir makamın bu serbestiyi kaldırmaya ve sınırlamaya yetkili olamayacağı kararlaştırılmıştır.”
Millî Mücadele’nin tam da ortasında, heyecan, hararet ve adanmışlıkla kurtuluş mücadelesi verilen bir dönemde Mustafa Kemâl ve arkadaşlarının ihracatı ihmâl etmemeleri, son derece etkileyici bir yaklaşım olarak bizi şahsen derinden etkilemektedir.
Tam bir asır bir yıl önce alınan bu “İhracat Serbestisi Kararı” modern zamanların ihracat politikalarına da örnek olmuştur. Bu ilke özellikle 24 Ocak (1980) Kararları’ndan sonraki hükümetlerin “İhracata Dayalı Kalkınma Modeli”ni temel alan politikalarının ana ilkelerinden birini oluşturmuş ve “İhracat Serbestisi” iktidara gelen hükümetlerin yayımladıkları ilk kararnameler arasında yer almıştır.
Tarım Satış Kooperatifleri Birlikleri (TSKB)
Atamızın çok sayıdaki nadide vecizelerinden biri de “Köylü milletin efendisidir!” şeklinde ifade ettiği özlü sözdür. Söylediklerinin hepsini hayata geçirdiği gibi bu sözünün de ruhuna uyarak köylümüz ve çiftçimiz için sayısız projeye imza atmıştır. Bunlardan biri de “Tarım Satış Kooperatifleri” ve bunların Birliklerinin (TSKB’ler) kurulmasıdır. Yıl 1935’tir (9 Ekim 1935 tarih ve 2834 sayılı Kanun).
Bu yasanın ürünü olan Fiskobirlik, Tariş, Çukobirlik, Antbirlik gibi, asıl işlevi üreticinin mahsulünü, dolayısıyla ekonomik menfaatini, üreticiden yaptıkları alımlar (mübayaa) yoluyla korumak olan TSKB’ler aynı zamanda çekirdeksiz kuru üzüm, kuru incir, fındık, pamuk, zeytinyağı gibi geleneksel -tarımsal- ihraç ürünlerimizin ihracatında da belirleyici rol oynamışlardır. Ticaret Bakanlığı İhracat Genel Müdürlüğü’nde, ayrıca fındık fiyatlarının -maalesef- oluştuğu Hamburg’ta ve devleti temsilen Fiskobirlik’te yönetim kurulu üyesi olarak fındıkla yakinen ilgilenmiş biri olarak fındıktan örnek verelim: Özellikle 1990’ların sonlarına kadar, fındık ihraç fiyatları yurt dışındaki spekülatörler tarafından aşağıya çekilirken, Fiskobirlik’in örneğin SSCB’ye (daha sonra Rusya’ya) yüksek tonajlı (1.000-2.000 Ton) satışlarıyla ihraç fiyatlarının genel seviyesi % 10 civarında yükselir, deyim yerindeyse yurt dışı piyasalar ciddi ölçüde kendine gelirdi. FKB’nin bu tür müdahaleleri artık bugün bir nostaljidir.
TSKB’lerin, bu güçlü şekilde kurgulanmış piyasa düzenleyici mekanizmanın, üreticiden (çiftçinin) doğrudan fındık mübayaa ederek üreticiyi ve dolayısıyla fındık ürünümüzü adeta bir zırh gibi koruması ve kollaması konusunda söylenecek daha çok söz olmakla beraber burada keselim.
İhracatçı Birlikleri
Bir kalıcı iz daha…
Bugün çok önemli ve çok çeşitli işlevsel görevleri olan İhracatçı Birlikleri de yine “O Dönem”in bir eseridir. Dünyada, başka bir ülkede örneği olmayan bu kurumsal yapı ihracatımızın bugün geldiği noktada takdire şayan hizmetler yapmıştır ve yapmaktadır.
İhracatçı Birliklerinin temeli Büyük Önder’in “Reisicumhur” olarak imzasını koyduğu 16 Temmuz 1937 tarih ve 2/7098 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile atılmıştır. Bu Kararname ile “Doğu ve Cenup Vilayetleri Mıntıkası Canlı Hayvan İhracatçıları Birliği Türk Anonim Şirketi”, Kars’ta kurulmuştur. Temel amaç SSCB’ye yapılan canlı hayvan ihracatının kontrol altına alınmasıdır. O gün, muhtemelen birkaç milyon dolar seviyesindeki canlı hayvan ihracatımıza “sahip çıkabilmek” amacıyla kurulan İhracatçı Birlikleri bugün 200 milyar dolara yaklaşan ihracatımıza sahip çıkmaktadır.
Atamızın, hepsinde izi olan, İzmir İktisat Kongresi; Yurt dışında Ticaret Müşavirliklerinin kurulması; İzmir Enternasyonel Fuarı; Seyyar Sergi (Karadeniz Vapuru); Yerli Malı Haftası; Türkiye İş Bankası; Etibank; Sümerbank; Türkiye Sanayi ve Maadin (Madenler) Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri, denizyolu ticari taşımacılığı ve bunlar gibi dış ticaretle doğrudan irtibatı olan daha birçok efsane hadiseye diğer yazılarımızda değinebilmek ümidiyle Büyük Önderimiz Atatürk ve çalışma arkadaşlarını bu vesileyle rahmet ve minnetle anıyoruz.
Saygılarımızla…