O. Ertuğrul ÖNEN
Boğazı varlıkları ile kirleten düşman donanmasının “geldikleri gibi gideceklerini” söyleyen Mustafa Kemal Amasya Tamimi ile;
- Milli sınırlar içinde vatan bölünmez bir bütündür, parçalanamaz,
- Manda ve himayenin hiçbir çeşidi kabul edilemez,
- Milli iradeyi temsil etmek üzere Meclis-i Mebusan’ın derhal toplanması zorunludur
diyerek izleyeceği yolu ve amacını açıkça ortaya koymuştur.
Nitekim buna uygun olarak önce Erzurum ve ardından Sivas Kongreleri ile koyduğu hedefe giden taşları bir bir döşemeye başlamıştır.
Sivas, işgal bölgesine ve istememesine rağmen İstanbul’da toplanacak Meclisi Mebusan’a uzaktır. Ulaşım ve haberleşme altyapısı açısından da buradaki imkânlar kısıtlıdır.
Bu nedenle milli mücadelenin yapılacağı en uygun yer olarak belirlenen Ankara’ya gitmeye karar verilir.
Ancak ne para vardır, ne de onları Ankara’ya götürecek aracın yakıtı ve lastiği. Binbir güçlükle eksiklikler tamamlanır. 18 Aralık 1919 günü Sivas’tan hareket edilir. 19 Aralık gecesi Kayseri’ye ve 24 Aralık’ta Kırşehir’e ulaşılır. Nihai menzilleri Ankara’ya varmaları 27 Aralık gününü bulur.
27 Aralık Cumartesi günü açık ve ılık bir Ankara havası Mustafa Kemal’i karşılar. 20-22 bin olan Ankara nüfusu civar köylerden kasabalardan gelen karşılayıcılarla o gün 30 bini bulmuştur.
Seymen alayları heyetin geçiş güzergâhına göre şehrin muhtelif yerlerine dizilmişlerdir. Esas karşılama Dikmen Kızılyokuş mevkiinde olur. Burada arabadan inen Mustafa Kemal Seymenlere doğru ilerleyerek onları selamladıktan sonra:
“Arkadaşlar buraya neden geldiniz”
diye sorar.
“Millet yolunda can vermeye geldik”
diye cevap verilince Mustafa Kemal bu defa
“Fikrinizde sabit misiniz”
diye tekrar sorar
Gelen cevap “And olsun” dur.
Bunun üzere Mustafa Kemal duygularına hâkim olamayıp gözleri yaşararak “sağ olun yiğitler” diye cevap verir.
Mustafa Kemal’i karşılayanlar arasında 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa, Vali Vekili Yahya Galip Bey, Eskişehir mebusu Emin Sazak bey ile Müdaafa i Hukuk Cemiyeti azaları da bulunmaktadırlar.
İşte Cumhuriyetimizin başkenti, kurtuluş savaşımızın yönetim merkezi, onun yiğit halkı, büyük önderi ve bu kentin yeni yaratıcısı ile böyle karşılaşmıştır.
Ankara halkının gösterdiği bu sevgi ve tam bağımsızlık aşkı Mustafa Kemal’e ne kadar doğru bir karar verdiğini gösteriyordu.
23 Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi’nin toplanması ve bir hükümet yapısının oluşması ile Anadolu’nun ortasında ıssız, unutulmuş bir konumdaki bu küçük kentin kaderi değişiyordu.
Nitekim daha henüz Cumhuriyet ilan edilmeden önce 13 Ekim 1923’de Ankara, kurulacak Cumhuriyetin başkenti olarak hak ettiğini elde ediyor ve
Ankara, Ankara, güzel Ankara,
Seni görmek ister her bahtı kara,
Senden yardım umar her düşen dara,
Yetersin onlara güzel Ankara.
dizeleriyle başlayan Ankara marşının sözlerine uygun olarak bu genç Cumhuriyetin halkının umut ve hacet kapısı oluyordu.
27 Aralık 1919’da kavuştuğu Ata’sı onu hiç terk etmiyor ve Ankara’nın ona gösterdiği vefaya karşılık verircesine ebedi uykusu için de kendisini bu kutlu kentin topraklarına emanet ediyordu.
En büyük Ankaralı ışıklar içinde uyu. Bu kent ona yaşattığın onurun değerini hiçbir zaman unutmayacaktır.