O. Ertuğrul ÖNEN
Zor günlerden geçiyoruz. Yüzyıllık cumhuriyetin 60 yılı aşkın bir döneminin canlı ve bilinçli tanığıyım. Çok güç günler gördük ve yaşadık. Adeta “Türk’ün ateşle imtihanı” deyişine uygun dönemlerden geçtik. İhtilaller, ekonomik buhranlar yaşadık. Bir bölümümüzün bir sokaktan diğerine geçemediği, işgaller, boykotlarla eğitim sisteminin durduğu, sokak emniyetinin devletin yasal güçlerinin kontrolünden çıktığı acılı, sıkıntılı aylar, yıllar geçirdik.
Benzin, yağ kuyruklarında ömür tükettik.
Bunları niçin anlatıyorum. Bir defa cumhuriyetimizin Büyük Atatürk’ten sonraki hiçbir dönemin öyle rahat, bir eli yağda bir eli balda geçen yıllar olmadığını bir kez daha anımsamamız için anlatıyorum. Zaman zaman kısa süreli güzel günlerimiz de olmadı değil. Üçer dörder yıl süren bu sıkıntısız, işlerin yolunda gittiği dönemler maalesef uzun ömürlü olamadı. Bu nedenle de ülkemiz öyle uzun süreli, istikrarlı dönemler yaşayamadı.
Siyasi partilerimizin birbirilerini rakip değil adeta düşman, koalisyon ortaklarının birbirlerine ortak değil sanki hasım gibi davrandıkları yılların ülkemize yaşattığı sıkıntıları hala unutmadık. Yıllarca bu olumsuzluklara genelde seçim sistemlerinin bir partiye tek başına iktidar olma imkânı vermediği tezi gerekçe olarak gösterilip durdu.
21 yıldır tek partinin egemen ve parti için disiplinin tam olduğu bir süreçten geçiyoruz. Yine sorunlarla boğuşuyor, mehter usulü bir ileri bir geri debelenip duruyoruz.
Bu dönemde;
- Milli gelirimizi istikrarlı bir şekilde artıramadık.
- Esasen bozuk olan gelir dağılımını daha adaletsiz bir hale getirdik.
- Net tarım ürünleri ihracatçısı iken net tarım ürünleri ithalatçılığına geçiş yaptık.
- Köylerimizi boşalttık. Tarım yapan nüfusumuzu kaybetmek üzereyiz.
- Üretim ekonomisini terk ettik. Başta gençlerimiz olmak üzere çalışabilir nüfusumuzun istihdamını sağlayamıyoruz.
- Nüfusumuz büyürken ekilebilir tarım alanlarımız ve meralarımız hızla küçülüyor.
- Nüfusumuz büyürken hayvan varlığımız giderek azalıyor. Halkımız protein ihtiyacını karşılayamıyor.
- Umudunu kaybeden gençler ve emeğinin karşılığını alamayan doktor, mühendis gibi uluslararası geçerliliği olan saygın meslek mensupları imkân bulunca başka ülkelere gidiyor ve Türkiye büyük maliyetlerle yetiştirilmiş nitelikli insanlarını kaybediyor.
- Ülkemiz nitelikli insanlarını bila bedel ihraç ederken Suriye’nin, Irak’ın, Afganistan’ın ve Afrika’nın birçok ülkesinin niteliksiz nüfusunu ithal ediyor.
Bir umut yeniden rasyonel aklın egemen olduğu, ekonomik, bilimsel uygulamaların esas alındığı günleri özlemle bekliyoruz.
Hukukun üstünlüğünün hâkim kılındığı, adalet ve eşitlik ilkelerinin tavizsiz uygulandığı, demokrasinin toplumun kılcal damarlarında bile uygulama bulduğu bir gelecekte ülkemizin yerli ve yabancı yatırımcılar için sunduğu imkânlarla bir çekim merkezi olmasının hayalini kuruyoruz.
Bakın! Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığına, pırıl pırıl yetişmiş genç bir Türk kadının T.C. Merkez Bankası başkanlığına getirilmesi bile yüreklerde bir umut kıvılcımı yarattı.
Gelin aklın ve bilimin gereklerinin yapılması bu milletin makus talihinin değiştirilmesi için bu ikiliye amasız, fakatsız bir şans tanıyalım.
Bugünden değil, başaramazlarsa eleştirelim.