Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Son Haberler
Buradasınız: Anasayfa / Haftanın Yazısı / AVRUPA FUTBOL ŞAMPİYONASI

AVRUPA FUTBOL ŞAMPİYONASI

O. Ertuğrul ÖNEN

Tüm Avrupa ülkeleri gibi bizde sıcak tatil günlerini futbolla daha doğrusu 14 Haziran – 14 Temmuz tarihleri arasında Almanya’da yapılan Avrupa Futbol Şampiyonası ile haşır neşir olarak geçirdik.

Bu finallerde bizim de yer almamız doğal olarak ilgimizi daha canlı tutuyordu.

Futbol geçmişimize bakıyorum. Dünya futbol şampiyonasına iki, Avrupa futbol şampiyonlarına ise altı kez katılabilmişiz.

Bizim bir ilimiz kadar nüfusa sahip olmayan ülkeler bu şampiyonların gediklileri bize eş değer büyüklükteki İngiltere, Fransa, İspanya, İtalya, Almanya gibi ülkeler ise sürekli favorisi olmuşlar.

Her yeni başlangıç bir umuttur. Bu kez de umutla ve heyecanla başladık. Ancak, yaptığımız hazırlık maçları hiç iyi sinyaller vermiyordu. Ard arda Macaristan, Avusturya ve Polonya’ya yenildik. Olsun bunlar hazırlık maçıdır, önemli değildir dedik.

Şampiyonada ilk maçımız bu turnuvaya ilk kez katılan komşumuz Gürcistan’laydı. Bana göre şampiyonanın en zayıf takımı olan rakibimiz karşısında özellikle maçın son bölümlerinde öldük öldük dirildik. Şansımızın yardımıyla galibiyete ulaştık. Diğer kârımız ise Mert ve Arda’nın attığı jeneriklik güzel gollerdi.

Maçın ardından nerdeyse kendimizi şampiyonanın güçlü adaylarından biri olarak görmeye başladık, grup liderliği nerdeyse cepteydi. Spor bakanı, beceriksiz federasyon başkanı gülücüklerle kameraların önünde golleri bizzat atmışçasına poz verip başarının sahibi gibi havalar sergiliyorlardı.

Havamız uzun sürmedi. Yaşlı Portekiz karşısında deyim yerindeyse savunmamızla, hücum hattımızla sapır sapır döküldük. Eski şerefli mağlubiyetler dönemlerini andırır bir oyun sergiledik. Daha doğrusu hiçbir şey sergileyemedik, 41 yaşındaki Pepe ve 39 yaşındaki Ronaldo’dan iyi bir futbol dersi almaktan öte. Yıllardır resmi maçlarda 10 milyonluk bu ülkenin bir kez olsun bileğini bükemedik.

Ne var ki bu son maçımızda herhalde hiç anımsamak istemeyeceğimiz kadar çaresiz kaldık.

Fenerbahçe’de, Panatinaikos’da hataları ile saç baş yolduran Samet milli takımı da boş geçmedi. Almanların ünlü Bild gazetesi Samet’in kendi kalesine attığı golü “kendi kalesine atılan en aptalca gol” unvanına değer gördü.

Gerçekten böylesini görmek kolay değil. Rakipten tek bir kimse yok. 4 savunma oyuncusu bir kaleci kendi kalesine gol atıyor. Kritik bir lig maçı olsa şike yaptılar dersin.

Altı yüz kişilik turnuvanın en büyük kafilesinin o en üst düzey yöneticilerini bu defada kameralar karşısında görmeyi bekledik. Başarısızlık “piç”ti. Sahip çıkanı yoktu.

Sonuç olarak tek tek iyi oyuncularımız var. Onlar iyi oldukları için Avrupa’nın en iyi takımlarında kendilerine yer bulabiliyorlar. İyi oyuncularımız var ama takım olamadık. Yardımlaşma yok. Varını yoğunu sahaya koyma yok.

İş geliyor gidiyor eğitime dayanıyor. İki buçuk milyon Türk’ün yaşadığı Almanya’dan neden Türkiye’den daha çok uluslararası düzeyde başarılı futbolcu çıkıyor dersiniz!

Dün akşam İsviçre-Almanya maçını izledim. Almanya’ya kök söktüren son dakikalarda golü yemese turnuvanın favorilerinden bu büyük futbol ülkesinin takımını seyircisinin önünde hüsrana uğratacak İsviçre’nin teknik direktörünün bir gurbetçi çocuğu olan Murat yakın, Almanya milli takımının kaptanının ise yine bizden biri İlkay Gündoğan olmasıyla gurur duydum. Bir diğer gurur duyduğum husus ise bu yıl Real Madrid ile şampiyonlar liginin finalini oynayan Borussia Dortmund’un teknik direktörlüğüne yine gurbetçi bir ailenin çocuğu olan Nuri Şahin’in getirilmiş olmasıdır. Yolu açık başarısı bol olsun.

Eğitim farkını görüyorsunuz.

Çeklerle berabere kalırsak bir üst tura çıkacağız. Son oyunlarımız düşünülürse işimiz zor. Dilerim zoru kolay yaparlar.

Hakkında admin

Türk Dışticaret Vakfı

Cevapla

Scroll To Top