O. Ertuğrul Önen
Ne karamsar, ne bakar kör bir millet olduk Allah aşkına. Hiçbir şeyden mutlu olmuyoruz. Her şeyi eleştiriyoruz. Sanki tüm olumsuzlukların sorumlusu devlet ve onu yönetenlermiş gibi, vur abalıya! Bu kesime eleştiri üstüne eleştiriyle yüklenip duruyoruz.
Neymiş;
–Asgari ücret alıyormuş geçinemiyormuş. Hükümet mi sana asgari ücret al diye dayatıyor? Bu ücretin azamisi yok mu sanki! Git onu al.
–Emekli maaşları çok azmış yetmiyormuş. Olabilir, peki yüksek emekli maaşı yok mu! Örneğin Sayın milletvekillerimiz neredeyse en düşük emekli maaşının 10 katına yakın maaş alıyorlar. Onlar hiç yakınıyor mu! Önünde engel mi var, ilkokul diploman elindeyse sen de milletvekili olabilirsin. Niçin gidip en düşük maaşa talim etmekte ısrar edip, bir de yakınıyorsun.
Ya da ne bileyim çalışırken emeklilik günlerini düşünerek tasarruf et! Sonra bir elin yağda bir elin balda, yaşayıp gidersin.
–Yakınıp duruyorlar, tatil yapamıyoruz diye. Adamlar tatili ayağına getiriyorlar yine de yaranamıyorlar. Aç televizyonu, bir dizi gezi programı elinin altındaki kumandanın ucunda. İster Avrupa, istersen Uzakdoğu, Şeysel adalarına mı gitmek istersin ya da Safari ye mi çıkmayı dilersin. Kurul koltuğuna, al kuru yemişini, meyveni, cebinden beş para çıkmadan, hiçbir olumsuzlukla karşılaşmadan dolaş dur dünyayı. Bundan iyisi Şam’da kayısı.
Memnun değil misin? Denize girip ne yapacaksın her taraf müsilaj kaplı, mikrop kapıp, hasta olmaya çok mu meraklısın? Başına güneş geçmesi, plajlara avuç dolusu para ödemen de cabası. Gel sen benim tavsiyemi dinle! Ferahlamak istiyorsan al büyükçe bir leğen, doldur suyu gir içine. Sağlığını koru, paran cebinde kalsın!
–Ücretliler için artık ev, araba almak hayal olmuş. Olursa olsun sana ne! Herkes ev araba sahibi olacak diye bir kural mı var? Boş ver! Kirasını verirsin tüm evler senindir. Arabayı ne yapacaksın sigortası, vergisi, yakıtı, bakımı, hele şu trafikte araba kullanıp başını belaya sokmaya bu kadar mı meraklısın? Görmüyor musun her gün trafikte olan bitenleri. Yol kesen, silah çeken, kan akıtan, can alan magandaları, vazgeç kardeşim bu hevesten!
Hadi bu saydıklarımın tamamı seni kararından caydıramadı. Yeni trafik cezalarından da mı haberin yok. Polislerimiz sanıyorum özel yetiştiriliyorlar, öyle bir saklanıyorlar ki önceden görmek ne mümkün, trafik levhalarının tuzak gibi yerleştirilmesi de bu işin başka bir yönü. Memleketine gitmek üzere çıktın yola varana kadar arabanın dört tekerini cezaya bırakman işten değil. Sen gel kardeşim, kurul otobüsün, trenin rahat koltuğuna, uzat ayaklarını, uyur musun, dışarıyı mı seyredersin sana kalmış, nasıl aklına yattı değil mi?
– Bir de işsizlik de işsizlik diye tutturuyorlar. Kardeşim sen bizim gibi 3 -5 ülkeye yetecek kadar işletmeci, iktisatçı, hukukçu v.s mezun edersen işsizlik olmaz mı? Ne yapsın bu çocuklar garson mu, bulaşıkçı mı, overlokçu mu, kasiyer mi, ne olsunlar, bu işleri yapmak istemeyenler otomatik olarak işsizlik sınıfına ekleniyorlar. Boş versinler kazanımlarını, diplomalarını, mastırlarını, doktoralarını. Önemli olan çalışmak değil mi? Ne iş bulurlarsa çalışsınlar, bakın o zaman işsiz kalır mı? Nasıl formül ama, hoşunuza gitmedi mi?
–Bir de çiftçiler her gün televizyonlara çıkıp dert yanıyorlar. Çetin doğa koşullarında çalışmalarına rağmen emeklerinin karşılığını alamıyorlarmış, yok efendim mazot pahalıymış, gübre ve yem fiyatları uçmuş, bir türlü maliyet tutturamıyorlarmış. Sen de üretme o zaman, hükümet zoruyla mı üretiyorsun. Sat tarlanı, bahçeni, hayvanını göç şehire paşalar gibi yaşa! Ha bu milleti kim doyuracak diyorsan, onu hiç düşünme!
Hükümetimiz vatandaşlarını aç bırakacak değil ya. Brezilya’nın danası, Ukrayna’nın buğdayı, ayçiçeği, Kanada’nın mercimeği, İran’ın karpuzu kavunu sağ olsun. Bastırır parayı alır, bize gül gibi bakar.
Nasıl bardağın dolu tarafından bakınca moralleriniz tavan yaptı değil mi? Bu kıyağımı unutmayın.