O. Ertuğrul ÖNEN
“ACLAN AKKERMAN”
Devletimizin dış ticaret teşkilatı hemen hemen Cumhuriyetle yaşıt köklü bir yapıdır. Ancak ne hikmetse çeşitli hükümetler döneminde hem bu teşkilatın yapısı ve ismi, hem de yer aldığı ana yapı birçok kez değişikliğe uğramıştır. Merhum Aclan Akkerman dış ticaret teşkilatının adının “Dış Ticaret Dairesi Reisliği”, ana yapının adının ise “Ticaret Vekâleti” olduğu dönemde adımını, bu teşkilata atmış uzun yıllar yurt içi ve yurt dışında ülkesi için başarı ile hizmet yapmış, örnek, başarılı bir görev adamıdır.
Aclan Akkerman’ın meslek yaşamında gösterdiği başarı tesadüf değildir. İyi bir eğitim almış, iki dile (İngilizce, Almanca) hakim bir genç insan olarak Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli işadamı, Vehbi Koç’un bile takdirini kazanmıştır.
Vehbi Koç, yurtdışındaki oğlu Rahmi Koça’a yazdığı 27 Haziran 1950 tarihli bir mektupta oğluna telkin ve tavsiyelerde bulunurken oğlunun tanıdığı bazı başarısız ve başarılı gençleri de örnek olarak verir. Başarısız örneklerin içerisinde eski Başbakanlardan Recep Peker’in ve ünlü vali Nevzat Tandoğan’ın oğulları da vardır.
Oğluna başarılı örnek olarak gösterdiği örnekler ise Dr. Sami, Mehmet Mermerci ve Aclan Akkerman’dır.
Vehbi Koç’un Aclan Akkerman ile ilgili yazdıkları şunlardır;
“25 yaşında ve şimdiden üniversite diplomasını aldı. Şimdi geçimini sağlıyor ve aile geçimine katkıda bulunuyor. Babası son seçimlerde milletvekilliğini kazanamadı, fakat ailesi genç Akkerman’ın yardımlarından şükranla faydalanıyor. Bu yüzden, genç erkekler babaları sağken toplumun saygı ve itibarını kazanmalı.”
Görülüyor ki, Aclan Akkerman genç yaşında, Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli işadamının takdirini kazanmış ve onun oğluna örnek olarak gösterilmiştir.
Bu genel girişten sonra Aclan Bey’i onu yakından tanıyan, birlikte çalışmış olanlara soralım istedik. Tabi ilk aklımıza gelen isim Başkanımız Sayın Eruğrul Önen oldu.
İşte Sayın Önen’in Aclan Bey ile ilgili anlattıkları;
“Ticaret Bakanlığına müfettiş yardımcısı olarak girmiştim. 3 yılsonunda yeterlilik sınavını vererek müfettiş oldum ve ardından askerlik hizmetim için Bakanlıktan ayrıldım. O tarihlerde Aclan Bey ile tanışmıyorduk. Askerlik hizmetimi tamamladıktan sonra Bakanlıkta Müfettiş olarak çalışmaya başladım. Aclan Bey ise yurt dışı görevinden dönmüş ve İhracat Genel Müdürü olarak görev yapmaktaydı.
Bir müddet sonra Teftiş Kurulu başkanının görevlendirilmesi ile Refakat Müfettişliği (bir nevi başkan yardımcısı) olarak görev yapmaya ve zaman zaman bakanlık içi toplantılara teftiş kurulu adına katılmaya başladım.
O tarihlerde margarin, sıvı her türlü yemeklik yağ açısından bir darlık ve karaborsa hüküm sürüyordu. Bu nedenle Bakanlık Müsteşarı’nın başkanlığında bu konuyu çözmekle görevli bir komisyon oluşturuldu. Buraya ilgili genel müdürler ve teftiş kurulunu temsilen de ben katılıyordum.
Aclan Bey’i daha önce görmüştüm. Ancak tanışmıyorduk. Aclan Bey ile tanışmamızın ve kaybına kadar sürecek dostluğumuzun başlangıcı bu yağ komisyonu toplantılarıdır. Aclan Bey fizik olarak düzgün, aydınlık ve sevecen bakışlı bir insandı. Edinimlerine rağmen insanlara tepeden bakmaz, sıcak ilişki kurardı. O tarihlerde pipo içmesi ile dikkatimi çekmişti.
Komisyonun en genç ve en az meşgul üyesi bendim. Onun için her komisyon toplantısına hazırlanarak gider bir yerde tüm komisyonu karar vermeye yönelten bilgileri sunardım.
Bu gayretim sanırım merhum Aclan Bey üzerinde olumlu bir izlenim yaratmış ki sonuçta onun maiyetinde çalışmama kadar giden bir gelişmeye vesile oldu.
1976 yılının sanıyorum Şubat ayında yurtdışına gidenlerin yerine merkezde boşalan yönetici kademelerine atama yapmak üzere Bakanın başkanlığında müsteşar ve ilgili genel müdürler bir toplantı yapıyorlar. Bu toplantıda sıra ihracat genel müdürlüğüne gelince, Aclan Beye o tarihlerde kendisiyle hemen hemen aynı jenerasyondan olan kişileri genel müdür başyardımcısı olarak alması önerisi getiriliyor.
Aclan Bey gençlere şans verilmesi gerektiğini, genç bir insanla çalışmayı yeğlediğini ifade ediyor ve mesela yağ komisyonunda teftiş kurulunu temsilen bulunan Ertuğrul olabilir diyor. Bakanın ve müsteşarın da beni olumlu tanımış olmaları ile bir anda ihracat genel müdür başyardımcılığına atamam yapılıyor.
O dönemler için bu bizim teşkilatımızda önemli bir devrimdi. 33 yaşında bir genç ihracat genel müdür başyardımcısı oluyor.
Bu gelişmenin önemli aktörü şüphesiz ki aziz ve sevgili genel müdürüm Aclan Akkerman’dır.
Ben hukuk mezunuydum. Aclan Bey mülkiyeli idi. Mülkiyelilerin devlet erki içerisindeki dayanışmaları “önce mülkiye sonra Türkiye” diye espri konusu olacak kadar etkili idi. Ancak Aclan Bey sığ ve subjektif bir adam değildi. Onun için liyakat her şeyin önünde geliyordu. Bu nedenle mülkiyeliliğini bir kenara bırakıyordu.
Aclan Bey bu hamlesi ile esasen dış ticaret lobisini de karşısına almıştı. Teftiş kurulundan 33 yaşında bir gencin dış ticaret teşkilatının amiral gemisi ihracat genel müdürlüğünün ikinci kaptanlığına atanması olacak şey değildi. Zira dış ticaretçiler dış tayin pastasını fazla böldürmemek için bakanlığın diğer birimlerinden dış ticarete geçişleri hoş karşılamaz hatta bunu engellemek için hiçbir meselede olmadığı kadar bir dayanışma içerisinde olurlardı.
Teftiş kurulundan dış ticarete geçen büyüklerimiz olmuştu ama hiçbiri bu düzeyde bir üst görevle olmamıştı.
Bu atama dış ticareti bir hayli rahatsız etti. Buradan kendilerine vazife çıkaranlar bana ve Aclan Bey’e bunu ödetmek için bir hayli organize girişimde bulundular ancak sonunda emellerine ulaşamayıp yenilgiyi kabul ettiler.
Aclan Ağabey, tanımadığı, ortak bir yanı olmayan benim gibi biri için prensipleri uğrunda mücadele etmek durumunda kaldı, güçlüklerle karşılaştı. Ama bunu hiçbir zaman bana hissettirmedi.
Aclan Bey ile aynı sekretaryaya açılan karşılıklı iki odada idi çalışma yerimiz. Bu gün Yargıtay ek binası olan, cepheden Başbakanlığa, yandan Milli Savunma Bakanlığına bakan tarihi bina. Memuriyetimin en verimli, en uzun yıllarını geçirdiğim ikinci evim. Bu dostluğun başladığı ve geliştiği yer.
İhracat Genel Müdürlüğünde başladığım günden itibaren bir amir değil, bir Ağabey, bir baba buldum yanı başımda. Aramızda zaten bir hayli yaş farkı vardı.
“Evlat” derdi. Ölünceye kadar bu hitabı değişmedi.
Gerçekten benim ağabeyim, babam, büyüğüm, öğretmenimdi. Her şeye çok pozitif ve geniş açılı bir bakışı vardı. Vizyon sahibi idi. Tahminlerinin, beklentilerinin hep çıktığını hayretle görürdüm.
Yanlışınızı bile size yanlış yaptığınızı hissettirmeden düzeltirdi. Üslubu her zaman yumuşak ve okşayıcı idi.
Bu tavrı nedeniyle ona sevgiden kaynaklanan bir saygı duyardım. Yanlış yapmamak, onu kırmamak için olağan üstü dikkat gösterirdim.
Tüm Bakanlıkta sevilen ve sayılan bir insandı. Bürokrasi içinde çok geniş ve itibarlı bir çevresi vardı.
Üstlerinden gelen kanuna aykırı demiyorum, usule, teamüle aykırı talepleri ustalıkla bertaraf ederdi. Bir gün onun talimatı ile yapmak istemediğim, altına istemeyerek imza attığım bir iş olmadı. Bize doğruluğu, dürüstlüğü, devlet sevgisini aşıladı, minnet duyuyorum.
Aclan Ağabey ile birkaç ay içinde iyice samimi olduk. Artık ilişkimiz bir ast üst ilişkisi değildi. Öğlen yemeklerini bakanlığa yakın yerlerde birlikte yer hale geldik.
Bir müddet sonra genel müdür yardımcısı arkadaşımız Oktay Bey bu yemek işlerini organize etmeye başladı. Oktay boğazına çok düşkün olduğu için hiç kimsenin bilmediği yerler keşfederdi. Sanayi çarşısında köfteci, kalede dönerci, bilmem nerede mantıcı. Bir müddet Oktay’ın programlarına katıldık, sonra Aclan Bey havlu attı, “Bu obur Oktay’ın yüzünden gut hastalığına yakalandım. Benden paydos.” dedi.
Masasının önündeki sehpada bir şekerlik vardı. Kapağının bir bölümü kırıktı. İçine akide şekeri koyar bize ikram ederdi. Genel Müdür Yardımcısı Şevket Bey arada takılırdı. “Aclan Bey şuna arada bir çikolata da koyun” diye.
Siyasete hiç meraklı olmadı. Siyasetten uzak durmaya özen gösterdi.
İki olay hatırlıyorum.
Bakanımız Agah Oktay Güner bir soru önergesine cevap vermek üzere o tarihte var olan senatoda konuşma yapacak. Bize, sizde gelin dedi. Aclan Bey ile beraber TBMM senato toplantı salonuna girdik. Görünmemek için en yukarıda bir yere oturduk. Bakanımız sağa sola bakıyor, nihayet arkaya yukarıya doğru bakınca Aclan bey’le beni gördü ve yanına çağırdı. Tabi biz bakanın yanına giderken diğer senatörler başta CHP grubundan Ziya Müezzinoğlu olmak üzere dikkatle bizi izliyorlar. Aclan Bey “bu kara ziya da bizi gördü, başımıza belayı aldık” dedi. Kara Ziya diye nitelendirdiği Ziya Müezzinoğlu Aclan Bey’in mülkiyeden sınıf arkadaşı idi ve Ziya Bey’in bu gibi hususları mesele yapacağını düşünüyordu.
Nitekim bundan kısa bir süre sonra güvenoyu alamayan bir CHP iktidarında Ziya Müezzinoğlu 20 gün kadar Ticaret Bakanlığı yaptı.
Keza genel müdürlüğümüzde cereyan eden istenmeyen bir olay nedeniyle bir tutanak düzenlenmesi gerekti. Tutanağı ben yazdım, imzaladım ve imzalaması için Aclan Bey’e sundum. Okudu, “hepsi ile mutabıkım, ancak şu falanca parti gelince biz size göstereceğiz, gibi ifadeleri çıkar. Bu adamın eline iktidar değişikliğinde bahsettiği parti iktidara gelirse kullanabileceği ve burayı politize edeceği bir koz verme.” dedi. Düşündüm, çok haklı isteği doğrultusunda tutanağı düzelttim. Gelişmeler sonra ne kadar haklı olduğunu gösterdi.
Aclan Akkerman, Ticaret Baş müşaviri olarak Bonn’a tayin edilince ayrıldık. İstemediğim halde bir müddet sonra genç yaşta Aclan Ağabeyimin koltuğuna oturmak onurunu yaşadım. Sonra Hamburg’a tayinim çıktığında bu defa en azından Almanya’da beraber olduk.
Aclan Ağabey döndükten sonra Sanayi ve Ticaret Bakanlığında Müsteşar Yardımcısı, Şeker Bank Yönetim Kurulu Başkanı, ardından Sermaye Piyasası Kurulunda üye olarak görev yaptı. İrtibatımız hiç kesilmedi. Sürekli görüştük. Hatta Ankara’nın Çamlıdere ilçesinde bir orman sitesinde ikimizinde evi olması itibariyle kaybına kadar birçok kez bir arada olduk.
Aclan Ağabey vasıtasıyla tanıdığımız eşi Dr. Nezahat Hanım da Atatürk Türkiye’sinin gerçek çağdaş bir kadını idi. Onu da çok sevdik. Ailemizin bir dostu oldu. Yakınlarda ne yazık ki Nezahat Hanımı da ebediyete uğurladık.
Nezahat Hanım “Bu Aclan hastalıktan ölmez bunların soyu yüz yaşını geçiyor.” derdi. Tahmini ne acıdır ki doğru çıktı. Aclan Ağabey evinin bulunduğu sokaktan arabası ile çıkarken bir belediye otobüsünün çarpması sonucu hayatını kaybetti. Onu Ankara’nın yakınındaki köyünde ebediyete uğurladık.
Aclan Ağabey bürokraside benim en önemli öğretmenimdi. Yalnız mesleki açıdan değil, bir hayat öğretmeniydi. Kendisinden çok şey öğrendim. Sonsuz dostluğunu gördüm. Benden takdirini ve ilgisini hiç esirgemedi.
Bende, ona karşı hiçbir dönemde sevgimi, saygımı, ilgimi azaltmadım. Bir büyüğüm olarak her zaman benim için mümtaz bir yeri oldu.
Bu söyleşi beni yeniden eski günlere, anılara götürdü ve duygulandırdı.
Aclan Ağabey ve Sevgili eşi Nezahat Hanımı sevgi ve saygı ile anıyor, aziz hatıraları önünde eğiliyorum.
Nur içinde uyusunlar.”
Evet, Aclan Akkerman’ı gerçekten çok yakın biri aracılığı ile tanımış olduk.
Bizde Aclan Akkerman’ın Türk dış ticaret sektörüne ve ülkesine verdiği değerli hizmetleri hayırla anıyor, Aclan Bey’in aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz.