O. Ertuğrul ÖNEN
Bir yazı daha geride bıraktık. Bodrum’da geçirdiğim geride kalan bu iki ayla ilgili ne anlatayım bilemiyorum. Yine de magazin basınından farklı bir Bodrum’dan birkaç not vererek size bu beldeyi farklı yönleriyle de tanıtmış olabilirim diye düşünüyorum.
Bodrum’un değişmeyen kaderi bu yıl da değişmemişti. Musluklarından sağlıklı su akmayan, kanalizasyonu bulunmayan, yetersiz ulaşım altyapısı nedeniyle bir yerden bir yere gitmenin işkence haline geldiği o bildik görünüm aynen sürüyor. Birkaç kilometrelik Yalıkavak Ortakent yolu yıllardır süren yapım çalışmalarına rağmen halen bitirilemedi. Bir ağır vasıtanın o yola girmesi ile anında yüzlerce metrelik araç konvoyları oluşuyor ve sabırsızların ölümcül risk taşıyan sollama girişimleri ile yürekler ağızlara gelmeye devam ediyor. Anadolu’nun kuş uçmaz kervan geçmez kasabalarını bile birbirlerine çift yolla bağlayan devletimiz ve hükümetimiz Bodrum’a aynı sıcaklık ve ilgi ile yaklaşmıyor.
Restoranlar hesaplarda ne çıkarsa bahtına usulünden vazgeçmemişler. Her işletme kapısının önüne fiyat listesini koyacak, müşteriye mutlaka menü verilecek kuralı Bodrum’da uygulanmıyor. Herhalde düzenlemeye Bodrum hariç diye bir madde eklemiş olmalılar.
Mezelerin servis edildiği tabakların boyutları her geçen yıl küçülüyor. Herhalde sıcağın ve nemin etkisi olmalı diye düşünüyorum. Beklentim bu tabakların seneye çay tabağı boyutlarında olacağı şeklindedir. Masada dört kişiyseniz bir çatal almanız yetiyor tabaktakinin bitmesi için. Bir yandan da sağlığımızı düşünüyorlar diye sevinmiyor değilim.
Fiyatlara girmek istemiyorum. Artık euro, dolar kazanan turistlere bile çok pahalı geldiğine göre lirazedelere nasıl gelir siz düşünün. Tabii bu söz ettiğim mekanlar orta sınıfın yıllarca gittiği yerler.
Yalıkavak Marinadaki, Mandarin Oriental’daki yüzlerce binlik, milyonluk faturalar ödenen yerler benim uzmanlık alanım dışında kalıyor.
Bir gerçek var ki bu milyonluk faturalar ödenen mekanlar dolup taşarken orta sınıfın gittiği yerler bekledikleri ilgiyi göremediler. Acaba neden dersiniz?
Diyeceksiniz ki, adam bak kalkmış Bodrum’a gidebilmiş bir de şikayetname yazıyor. Tatil yapmayan, en ilkel koşullarda bile böyle bir imkana sahip olmayan milyonların yaşadığı bu ülkede sahip olduğuna şükretsene be adam.
Haklısınız benimki de ukalalık işte. Ancak, bizim tatilimizi de öyle 5 yıldızlı bir tatil sanmayın. Ücretli kesimin para kazanabildiği yıllarda alınmış bir konutumuz var. Yaşamımızı bir evden diğerine taşıyoruz. Bizim tatilimiz bundan ibaret. Kazancımız aldığımız deniz havası.
Asgari ücretlisinden, çiftçisine, emeklisinden işçisine tüm ulusumuzun güzel bir gelecekte özledikleri gibi tatil yapabilecekleri koşullara kavuşmaları dileğiyle yazılarıma başlıyor, bu vesile ile tüm dostlarıma sağlık, esenlik ve mutluluk dolu günler, yıllar diliyorum.