O.Ertuğrul Önen
Hatırladığım kadar orta direk deyimini siyaseten ilk kullanan merhum Turgut Özal’dı.
Bir toplumun ekonomik açıdan güçlü, siyaseten huzur ve istikrarlı olabilmesi için orta direk diye isimlendirdiği orta gelir grubunun güçlenmesini ve sayıca düşük gelir grubu aleyhine genişlemesini hedef almıştı merhum Özal. Bu hedefini ne ölçüde gerçekleştirebildi tartışılabilir.
Ancak, bir gerçek var ki orta gelir grubu denilen ve toplumun temelini oluşturan bu geniş halk kitlesi cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde bu kadar gelir erozyonuna uğrayıp güç kaybetmemişti. Nereden biliyorsun derseniz bu yüz yıllık cumhuriyetin hemen hemen 60 yılının bilinçli tanığıyım.
Yaşadıklarımızdan, bizzat tanıklık ettiğimiz dönemlerden daha iyi kanıt olabilir mi?
2020 yılını veri olarak alan TÜİK 2021 yılında Gelir ve Yaşam Koşulları araştırmasını yayınladı. Buna göre büyük çoğunluğu orta gelir grubu içinde yer alan ücretli kesim gayri safi milli hasıladan %69,6 pay almaktadır. Benim de tanıklık ettiğim çok uzun yıllar boyunca bu kesim içinde yer alan yüksek okul mezunları, özellikle doktor, mühendis gibi belirli meslek grupları daire başkanı, müfettiş, genel müdür gibi unvanların tamamı eğlence, kültürel harcamalar, tatil gibi çağdaş yaşam gereklerinin önemli bir bölümünü yerine getirebilirdi. Bu insanlar tiyatroya gider, dışarıda yemek yer, kitap okur, tatil yaparlardı.
Merak ettim. Bu kesimin durumu günümüzde nasıl diye? İnternette memurların gelirlerini en ince ayrıntısına kadar hesaplayan siteler var. Birkaç hesaplama yaptım. 15 yılı aşkın görev süresi olan bir daire başkanı, il emniyet müdürü, bakanlık müfettişi 15 bin liranın altında ücret alırken, bir genel müdürün maaşının 23 bin lira dolaylarında olduğunu gördüm.
TÜRKİŞ’in açıkladığı mayıs ayı açlık sınırı 4 kişilik bir aile için asgari ücretin 1764 TL üzerinde 6017, yoksulluk sınırı ise 19.602 TL’dir. Maaşından başka bir geliri olmayan iki çocuklu bir daire başkanı, il emniyet müdürü yoksulluk sınırının altında kalırken, genel müdürler şimdilik bu sınırın üstünde kalmayı başarıyorlar.
Bu saydığımız görevdekiler kamunun unvanlı, yüksek okul mezunu, bir yerde en üsttekiler, peki en alttakiler ve diğer ücretliler, emekliler onlar ne durumda?
Yağmur değil, son günlerin modası şiddetli sağanak, hatta dolu yağışı gibi yağmaya devam eden zamlar, hele her şeyin fiyatını etkileyen kamu zamları bu şiddetiyle devam ederse toplumumuzun büyük çoğunluğunun yoksulluk, hatta açlık sınırının altına düşmesi mukadderdir.
Bir yerden bir yere gitmenin, yani anayasal bir hak olan seyahat özgürlüğünü gerçekleştirmenin bile lüks hale geldiği, beslenmenin yerini doyma kavramının aldığı ve artık hiçbir şeye hayret edemediğimiz dönemlerden geçiyoruz.
TÜİK yukarıda değindiğim Gelir ve Yaşam Koşulları araştırmasında toplumu yaklaşık 17 milyonluk 5 ayrı gelir grubuna ayırmış.
Buna göre şöyle bir sıralama ortaya çıkmış:
Milli Gelirdeki Payı (%) | |
Nüfusun İlk %20’si | 6.1 |
Nüfusun İkinci %20’si | 10.8 |
Nüfusun Üçüncü %20’si | 15.1 |
Nüfusun Dördüncü %20’si | 21.3 |
Nüfusun Beşinci %20’si | 46.7 |
Bu durumda, toplumun en üst %20’lik kesiminin toplumun en alt %20’lik gelir grubunun 7.6 katı gelir elde ettiği, %10’luk kesimler için bu kıyaslama yapıldığında gelir farkının 13.7 kata çıktığı görülmektedir. Ülkemizde bir yandan yoksulluk artarken gelir dağılımının da bozulduğunu görmekteyiz. Hele bu araştırmanın 2020 verileri esas alınarak yapıldığını düşünürsek, esas yüksek enflasyonun yaşandığı 2021/22 yıllarında daha çarpıcı sonuçlarla karşılamamız muhtemeldir.
Ekonomimizin alt ve orta gelir gruplarının yaşam kalitelerini artıracak, hızla orta gelir grubunu sayıca artıracak ve güçlendirecek şekilde bir değişim geçirmesi ivedi zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mutlu, karnı tok, çağdaş gereksinimlerini karşılayabilen, geleceğe umutla bakan insanların Türkiye’sine diye bitirelim yazımızı.