O. Ertuğrul ÖNEN
Geçen haftaki yazımızda sabit kur ihracatın belini büküyor demiştik. Sabit kur ihracatın belini bükerken esas, ihracatımızın dayanağı başta sanayi olmak üzere üretim sektörünün belini bükmektedir.
Türk sanayiinin öncü kuruluşlarından olan İstanbul Sanayi Odası Ekim başında “İSO Türkiye PMI (Satın Alma Yöneticileri Endeksi) Eylül 2024 raporu ile Türkiye sektörel PMI raporu” nu açıkladı. Buna göre Ağustos ayında 47.8 olan manşet PMI, eylül ayında 44.3’e gerilemiş bulunuyor. Yavaşlamanın Mayıs 2020’den bu yana en belirgin düzeyde gerçekleştiği ve izlenen faaliyet alanlarındaki bozulma eğiliminin altıncı ayına ulaştığına dikkat çekilmektedir.
Bazı firmaların Eylül ayında tam zamanlı çalışanlarının işten ayrıldığı ve bunun sonucunda Nisan 2020’den bu yana istihdam hacminde en belirgin daralmanın yaşandığı 2018/Kasım ayından itibaren izlenen tüm sektörlerde istihdam hacminin daraldığı yine bu raporda yer alan olumsuz tespitlerden bir diğeridir.
Eylül ayında girdi fiyatlarının artmaya devam ettiği ve stokların azaldığı da raporun işaret ettiği hususlardandır.
Daha ne demelerini, dertlerini ve içinde bulundukları güçlükleri nasıl anlatmalarını beklersiniz!
Muhtemelen dış piyasalarda fiyat tutturulamadığı, içeride ise enflasyonun vurduğu geniş kitlelerin talebinin eksikliği nedeniyle sanayi ürünlerine yönelik talebin düştüğü görülüyor. Bunun sonucunda istihdam daralıyor, üretim düşüyor ve ihracatımız geriliyor. Beklentim ileri evrelerde ihracatın gerilemesinin ve ithalatın artmasının daha belirgin hale gelmesiyle yeniden başa döneceğimiz yönündedir.
Parasal tedbirlerden oluşan program ne yazık ki ekonominin ve geniş halk kitlelerinin sorunlarına derman olamıyor.
Halinden memnun olanlar, paradan para kazanan zenginlerimizle dışarıdan naz niyaz gelen sıcak paracılardır. İçinde üretim olmayan, iç talebin desteklenmesini bırakın iyice köreltilmesi neticesini doğuran mevcut uygulamalarla belimizi doğrultmamamız pek mümkün olmayacak gibi.
Geçen yılın Ağustos sonunda TCMB dolar satış kuru 26.71 iken 2024 yılının eylül sonunda 34.18 TL olmuş, diğer bir ifade ile %27.9 oranında artmış, oysa ENAG’ın enflasyon hesaplamasına göre bu dönemin bir yıllık enflasyonu %88.63 olmuş. ABD enflasyonunu da düşseniz arada nerdeyse %35-40’lık bir fark kalmaktadır.
Değerli Türk Lirası uygulaması iç maliyetleri dolar bazında yüksek, ihracat fiyatlarını düşük tutarak sanayimiz için bir pranga olmaktadır. Üretimi, ihracatı frenleyen, ithalatı özendiren bir sonuç doğurmaktadır.
Enflasyonla mücadeleyi kabul ediyoruz ve destekliyoruz. Ancak bu programın üretimi ihmal eden, ezilen halk kesimlerini görmezden gelen yapısını kabullenemiyoruz.
Uygulanan bu programın geçmişin beğenmediğimiz IMF programlarının acımasızlığını taşımasına rağmen onlardan bile daha geri olduğunu düşünmekteyim.
Tek haneli yıllık enflasyon yaşayan, dış ticaret ve ödemeler fazlası veren, denk bütçeye sahip bir ekonomi özlemiyle.