Gelir ve servet dağılımı, eşitsizlik ve küreselleşme üzerine çalışmaları ile bilinen New York Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Dünya Bankası eski ekonomisti Branko Milanovic Bloomberg HT’ye verdiği röportajda pandemiden çıkış ve savaş dönemine dair değerlendirmelerde bulundu. Milanovic, Türkiye’nin de küreselleşme, eşitsizlik ve kapitalizm eksenindeki konumuna dair düşüncelerini paylaştı.
Türkiye ile özellikle Dünya Bankası’nda görev yaptığı dönemden itibaren uzun süreli derin bağları olduğunu belirten Milanovic, “Kapitalizm, Tek Başına” adlı kitabının 6 ay önce Türkçe’ye çevrilmesinin ardından patlak veren savaş ile birlikte dünyanın son yıllarda iki büyük şok yaşadığını söyledi.
Kovid, küreselleşmeye farklı bir boyut kazandırdı
Kovid-19 ve savaş sonrası küreselleşmenin geldiği noktaya ilişkin soruyu yanıtlayan Milanovic, şu ifadeleri kullandı:
“Teknoloji dünyanın farklı bölgelerindeki insanlarını bir araya getiriyor, bu pandeminden önce de böyleydi ancak kovid sonrası dönemde bilhassa çalışan bireyler daha da bir bütün haline geldi. Artık küresel iş gücü iç içe, Hindistan’da bir çalışan ABD’deki bir işi yapabiliyor. Diğer yandan gündemdeki Rusya’ya ilişkin yaptırımlarla, bazı insanlar bazı seçimlerde bulunmak durumundalar. İlk çıkarım şu denilebilir ki; ABD ya da diğer Batı ülkelerinde varlıkları olanlar artık eskisi kadar güvende değiller. Bana göre finansal piyasalarda bir kırılma beklenebilir. Orta vadede yuanın dolara karşı önemli bir konumu görülebilir.”
Rus oligarklar ve kapitalizmin genel koşulları paralelinde yaptırımlar konusunda detaylara da değinen Milanovic, “Söz konusu kişilerin şeffaf olmayan nitelikte servetleri söz konusu ve çok güçlü siyasi bağlantıları bulunuyor. Ancak birçok ülkede varlıklı olabilmek için güçlü siyasi bağlantılara sahip olmanın gerekliliğini hepimiz biliyoruz. İşin bu tarafı oligarklara özgü değil ancak ilginç olan oligarkların kendi ülkelerindeki hukukun üstünlüğüne dair kaygılar nedeniyle varlıklarını hukukun üstün olduğu düşünülen İngiltere gibi ülkelere taşımış olmaları. Kendileri ülkelerinde bir sorun olduğuna dair emin konumdalar. Gelinen noktada önceki işleyen sistem artık işlemiyor.” dedi.
Ülkeler arası eşitsizlikler arttı ancak küresel eşitsizlik geriledi
Küreselleşme olgusunun, eşitsizliği açıklamayı çok daha basit hale getirdiğini belirten Milanovic,
“Kürelleşmenin en temel iki etkisi söz konusu; küreselleşme öncelikle ülkelerin kendi içlerindeki eşitsizlikleri artırıyor. Örneğin Çin’i ele alalım. Çin yoksullukla başlangıçta yola çıkan ve eşitlikçi bir ülke idi. Şimdilerde ise Çin’deki eşitsizlik, ABD’yi geçmiş durumda. ABD’de ise 1980’lerdeki eşitsizlik şimdilere oranla çok çok daha makul oranlarda idi. Aynı durum İngiltere ve Rusya için de geçerli, Avrupa’da birçok ülkede hatta Türkiye’de de eşitsizlik yıllar içerisinde artış gösterdi. Diğer yandan, görece yoksul ve popülist yönetimlere sahip Çin, Hindistan, Endonezya ve Vietnam gibi ülkelerde uzun dönemde önemli büyüme evreleri görüldü. Böylelikle bu ülkelerdeki gelir seviyeleri dünya ortalamalarına yaklaştı. Yani iki gelişme yaşandı ülkeler arası eşitsizliklerin artması ve küresel eşitsizliklerin gerilemesi. Öyle görünüyor ki, görünüyor diyorum çünkü tüm verilere henüz sahip değiliz, kovid ile küresel eşitsizliklerin gerilemesi sürecinin birçok ülke sathında sonuna geldik.” yorumunda bulundu.
Dünya kapitalizmin ilke ve türlerine göre işliyor
Kapitalizm, Tek Başına adlı kitabında yer alan kapitalizmin işleyiş ve türlerine dair saptamalarının da ayrıntılarına değinen eski Dünya Bankası ekonomisti, öneri ve eleştirilerde bulundu. “Literatür yıllar içerisinde gelişti ve gelişirken genellikle Avrupa ve Kuzey Amerika’yı baz aldı. Ama bazı coğrafyalar dışarıda kaldı. Bir örnek vermeme izin verin; Endonezya açıkça kapitalist bir ülke. Kapitalizm örnekleri içerisinde mi? Evet. İsveç ya da İspanya mı? Hayır değil. Bu noktada tartışmayı genişletmemiz gerekiyor. Ve bence sosyologlara da bir mesaj olabilir. Bu konudaki tartışmamızı, benim de yapmaya çalıştığım gibi Çin’e, Avrupalı olmayan ülkelere, büyük ülkelere örneğin Nijerya gibi ülkelere, Güney Afrika’ya uzanan ölçekte ele almamız gerekiyor. Avrupa merkezli bakmak, dünyayı anlamakta benim görüşüme göre tereddütler yaratabiliyor.”
Büyük bir kitlenin gelirlerinde artış görülmüyor
Türkiye’de de ilgi çeken ve file benzetilen küresel eşitsizlik grafiğine dair Milanovic, “Üç önemli unsuru barındırıyor. İlki, tüm dünyadaki herkesi gelirlerine göre grafikte soldan sağa sıralarsanız (8 milyar insanın verisi olmasa da ülkelerin sunduğu istatistiklere bakarak); orta gelir grubundaki insanlar ki buna daha önce de değindik, gelirlerini ikiye ve üçe katlamış durumdalar. Neredeler? Çoğunluğu Asya ülkelerinde yani görece zengin ülkelerde değiller. Küresel ölçekte hiçbiri zengin kısımda değiller ancak gelir dağılımı skalasında tam ortadalar. Yani Batı yaşam standartlarına göre de gerideler ama ortada yer alıyorlar. Ve en büyük artışı yaşamışlar. Sonrasını biliyoruz ki Çin ve Vietnam gibi ülkelerde gelir önemli ölçüde yükselmiş. Daha da yakından bakarsak dünyanın önemli bir kısmına tekabül eden kitlenin gelirlerinde artış görülmüyor. Ya da çok kısıtlı artış görülüyor. Bunlar kim diye bakarsak, genelinin Batı ülkelerinde Amerika ve Almanya gibi ülkelerde olduklarını görüyoruz. Japonya için de geçerli. Ve geliyoruz grafikte en kazançlı kısma tekabül eden yere, yani en çok artış görülen yüzde 1’lik yere. Bunun politika uygulaması kısmına bakarsak; zengin ülkelerin orta gelir grubunun, temel olarak yükselişteki Asya Ülkeleri’nin yükselen gelir grupları ile kendi ülkelerinin en çok fayda sağlayan yüzde 1’lik kısma dahil kitlesi arasında sıkışıp kaldığını görüyoruz. Buradan hareketle uygulamada gayet açık (farklı insanlar farklı da yorumlayabilir) biçimde küreselleşmenin ya da izlenen ulusal politikaların aksadığı görülebiliyor.” yorumlarını dile getirdi.
“İleriye dönük adımlar atılacağını umut ediyorum”
Türkiye’nin küreselleşme, eşitsizlik ve kapitalizm ölçeklerindeki konumu, Büyük İstifa Dalgası ve geleceğe dair beklentiler hakkında görüşlerini de aktaran Milanovic; Türkiye’nin 2010’lara kadar gelir dağılımı yelpazesinde orta kademede ilerleme sağladığını ve özellikle coğrafi olarak konumunun avantajlarına göre hareket ettiğini belirtirken, dünyada mevcut sistemin sürmesinin daha da maliyetli hale geldiğini, daha adil bir dünya konusunda ise tanım yapmanın zor olduğunu ifade etti. Çok iyimser olmamasına karşın bu zor zamanlarda ileriye dönük adımlar atılacağını umut ettiğini dile getirdi.