O. Ertuğrul ÖNEN
Kafam karışık, iç dünyam darmadağınık, elim kaleme gitmiyor. Yaza yaza sizleri karamsar yaptım kendimi de onarılmaz hallere soktum. Halbuki büyük Türk şairi Nazım Hikmet’in dizelerindeki gibi;
“Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz.
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler.”
Demeyi ne kadar isterdim. Ancak gerçekler acı, gerçekler acıtıcı hayal kurmamıza bile izin vermiyor.
Oysa üç yıl önce hiç değilse hayal kurabiliyormuşum. İşte ben de 6 Ocak 2020 tarihli “Bir Türkiye Düşlüyorum” başlığı altında kalem aldığım hayallerimi sizlerle bir kez daha paylaşmak istedim.
BİR TÜRKİYE DÜŞLÜYORUM
80 milyonu ırk, cins, inanış farkı gözetmeksizin kardeşçe kucaklaşan, tasa ve kıvançta bir olan,
Kentleri çağdaş, yolları geçilebilir, kaldırımları yürünebilir, yeşillikler içinde kaybolmuş mutlu ve müreffeh,
Okulları ilimin ışığı ile aydınlanmış, bu milletin çocuklarını bir çiçek gibi özenle bakıp geleceğe yetiştiren,
Üniversite ve yüksekokulları dünyanın en tercih edilenleri arasına giren, Nobelli bilim adamlarının araştırmaları, buluşları ile onurlandırılan, patent, know how, üretim tesisi gibi çalışan, mezunları dünyanın her yerinde saygı gören,
Hukuk düzeni ile dünyaya örnek, adalet terazisinin şaşmadığı, “Ankara’da hâkimler var” deyişinin egemen olduğu,
Sanayisi üstün teknolojik üretimle dünya çapında markalar yaratan, “Made in Turkey” bayrağını dünya semalarında en yükseğe çeken,
Şirketleri global büyüklüklere ulaşan, tanınan ve tercih edilen markalar yaratan inovatif üretimin liderliğini yapan,
Hiçbir yurttaşının aç ve açık kalmadığı, sosyal devlet olgusunun en üst düzeye çıktığı,
Çalışma yaşına gelen her yurttaşının kendi nitelik ve becerilerine göre iş bulmakta güçlük çekmediği, kamu kuruluşlarında görev alabilmenin tek ölçüsünün ehliyet ve liyakat olduğu,
Toplumun gelir olarak en altında yer alanların dahi kazançları ile uygarca yaşama koşullarına sahip olduğu,
Emeklilerinin, ülkelerine uzun yıllar hizmet etmenin sonucunda, bu ülkenin onlara verdiği imkânlarla emeklilik günlerini mutlu ve müreffeh şekilde yaşadığı,
Çevresel bilincin en üst düzeye çıktığı, tek tek bireylerin, özel ve kamu tüm kurum ve kuruluşların ülkenin havasına, suyuna, toprağına, dağına, taşına, ormanına, kurduna kuşuna saygı gösterdiği, onları gözü gibi sakındığı,
Köyleri tüm haneleri ile dolu, küçük bir çağdaş yaşam birimi halini alan, yeniden üretimle tanışan, tarlalarından, bahçelerinden, bağlarından bereketin, ahırlardan, ağıllarından bolluğun ülkeye yayıldığı,
Devletin çiftçiyi yeniden tüm sıcaklığı ile kucaklayıp sahiplendiği “çiftçi bu milletin efendisidir” deyişini bir söylem olmaktan bir eyleme dönüştüren,
Her bakımdan iki yakasını bir araya getiren, bütçesi, dış ticareti, dış ödemeler dengesi fazla veren, kişi başına sağladığı gelirle ve ekonomik büyüklüğü ile dünyanın ilk 10 ülkesi arasında yer alan,
Avrupa Birliği’nin ısrarlarına rağmen artık varlık nedenini ve motivasyonunu kaybetmiş bu kof yapıya katılmayı reddeden,
NATO’nun en güçlü ikinci ordusu olmanın ötesinde, dünyanın en önde gelen savunma sanayilerinden birine sahip bir ülke olarak gücünü dost düşman herkesin kabul edip saygı gösterdiği,
Demokrasinin tüm kurum ve kuruluşlarıyla en üst düzeyde işlediği,
Siyasi partilerin iktidar olmayı ülkeye ve millete hükmetmek değil, hizmet olarak gördüğü, bu nedenle de aralarındaki rekabetin sadece bir hizmet rekabeti olarak algılandığı,
Milletin vekillerinin eline geçirdikleri imkânı, kendilerine imtiyaz sağlamak, halktan ayrışmak amacıyla değil tamamen millete hizmet yolunda kullandığı,
Bölgenin istikrar, güven ve refah olarak örnek oluşturan bir ülkesi olarak bölge güvenliği ve refahı için tüm komşu ülkeler için güven unsuru haline gelen,
Dostluğuna güvenilen, düşmanlığından çekinilen, az konuşan ama gerektiğinde etkili işler yapan yöneticileri ile ünlenen,
Kurucusu Büyük Atatürk’ün ilkelerini kendisine meşale yapan
Bir TÜRKİYE düşlüyorum!
Bu da benim yeni yıl için hayalim ve dileğim.