Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Son Haberler
Buradasınız: Anasayfa / Haftanın Yazısı / GÂVUR

GÂVUR

O. Ertuğrul Önen

Dilimize yerleşmiş, günlük yaşamımızda sıkça kullandığımız ön yargı ürünü, aşağılayıcı, ayrıştırıcı ne çok kelime ve deyim vardır. İşte gavur kelimesi de bunlardan biridir.

Türk Dil Kurumu sözlüğüne bakıyorum. İsim olarak iki farklı karşılık kullanılmış gavur kelimesi için. Bunlardan biri “Müslüman olmayan kimse” diğeri ise “dinsiz kimse” dir. TDK sözlüğünde gavur kelimesinin sıfat olarak da iki ayrı karşılığına yer verilmiş. Bu karşılıklardan ilki “merhametsiz, acımasız” diğeri ise “inatçı” dır.

Dünyanın yaklaşık %25’lik bölümü yani 2 milyarlık nüfusu İslamiyet’i kabul etmiş varsayılırken, %75’i yani 6 milyarı başka dinlere mensup kabul edilmektedir. Dini bölünmüşlük içinde Hristiyanlık %30’la en büyük dini gruptur.

Böyle bakıldığı zaman bizim inancımıza sahip olmayan 6 milyar insandan söz ediyoruz. Tüm bu insanları ayrıştırıcı, aşağılayıcı bir tanımın hedefine koymak sizce ne kadar doğrudur?

Kaldı ki biz lâik bir ülkeyiz. Az da olsa farklı inançlardan yurttaşlarımız da vardır. Onları da bu hiç hoş olmayan tanımlamayla isimlendirmek içinize siniyor mu? Diyeceksiniz ki TDK sözlüğü gavur kelimesini dinsiz ve Müslüman olmayan kimseleri tanımlayan bir sözcük olarak ifade etmiş bunda aşağılayıcı bir şey var mı? Evet böyle bakıldığı zaman belki hak vermek gerebilir. Ama “merhametsiz, acımasız, inatçı” şeklindeki nitelemelere ne demeli?

Kaldı ki, dilimize yerleşmiş şu deyimlere bakın; gavur ölüsü gibi, gavur eziyeti, gavur etmek, gavur dölü, gavura kızıp oruç bozmak, gavurluğu tutmak. Bunların tamamı bizim dışımızdaki o milyarlarca insanı bir ön yargı ile aşağılamak değildir de nedir? Oysa artık çağımızda ırk, din, cinsiyet ayırımı yapmaksızın tüm insanlara, insan olmak, insan olmanın gereklerini yerine getirmek ölçüsüyle yaklaşmayı esas almak ne güzel olurdu?

Şimdi size o gavur dediklerimizle ilgili iki anekdot nakledeceğim. Kararı size verin, onlar bizim anladığımız ve kullandığımız manada gavur mu yoksa iyi birer insan mı?

Almanya’da devlet mühendislik okulunda mimar mühendislik öğrencisiyim. Liseyi edebiyat bölümünden mezun olarak bitirdiğim halde o yılların modasına uyarak mühendis olmaya karar vermiştim. Buradaki en önemli derslerimizden biri, bizde liselerin fen bölümlerinde tasarı geometri ismiyle okutulan Darstellende Geometri. Lisede okumadığım için çok zorlanıyorum. Bir hafta sonu dersten sonra beni yanına çağıran hocamız Günther Zingel “sen daha önce bu dersi hiç görmedin mi? Çok zorlanıyorsun?” deyince ona durumu açıkladım. Benim bu açıklamam üzerine pazar günü seni bize öğle yemeğine bizim eve bekliyorum. Yemekten sonra da birlikte biraz çalışırız dedi. Eşiyle de tanıştım. Aylarca her hafta sonu yemekte konukları oluyor ve yemekten sonra da o tatil zamanını bana bir şeyler öğretmek için kullanıyordu. Ben mühendis olmadım ama hocam Günther Zingel’in ve eşinin benim için yaptıkları o fedakârlığı da hiçbir zaman unutmadım. Genç olmasına rağmen bembeyaz arkaya doğru taranmış saçları, düzgün yüz hatları ile 60 yıl sonra halen olanca canlılığı ile gözlerimin önünde. 2016’da ebediyete intikal eden değerli hocamın toprağın bol olsun. Onu şükranla anıyorum.

Şimdi bir başka gavur hikâyesi. O tarihteki ismiyle Federal Almanya’nın başkenti Bonn’daki büyükelçiliğimizde ekonomi ve ticaret baş müşaviriyim. Bir hafta sonu yakın bir kent olan Koblenz’e gittik. Günün en kalabalık saati, ana caddede park yeri arıyoruz. Büyük bir şans eseri park halindeki araçlardan birinin çıkmak üzere olduğunu fark ederek sağ sinyalimi yakarak beklemeye başladım. Araba çıktı ve ben hareket ettim. O sırada solumdan hızla gelen bir araç önüme kırarak benim girmek üzere olduğum park yerine girmeye kalkınca bu araca ön kapısından çarptım. İndim benim tamponumda sıyrık dahi yok. Ancak diğer aracın kapısı içeri çökmüş. “Yüzde yüz haksızsın, ben de hasar yok. Senden bir talebim de yok” dedimse de sonradan bir yüksek okulda öğretim görevlisi olduğunu öğrendiğim muhatabım haksızlığını kabul etmeyince zorunlu olarak polis çağırdık. Biz polise bilgi verirken orta yaşlı bir kadın gelerek polise “ben olayı başından beri izliyorum. Soldan gelen araç yüzde yüz hatalıdır. Ben tanık olmak istiyorum. Bu bey sanırım muhatabı yabancı diye böyle davranıyor” dedi ve tanık olarak ifade verdi. Gerçi o tanık olmasa da haklılığım ortada idi. Ama kadıncağızın o asil, adaletli davranışı beni çok etkiledi. Noelde hediyeler göndererek noelini kutlayıp minnettarlığımı ifade etmeye çalıştım.

Ne dersiniz? Bu insanları o merhametsiz, vicdansız tanımlamasının içine sokabilir miyiz?

Hakkında admin

Türk Dışticaret Vakfı

Cevapla

Scroll To Top