Yeniden zamanının geldiğini düşündüğümden 13 Temmuz 2015 tarihli Güven ve İstikrar başlıklı yazımı bir kez daha bilgilerinize sunmak istiyorum.
Ekonomiyle uzaktan yakından ilgilenen herkesin en çok duyduğu söylemlerden biridir. Özellikle, sık sık kaybedilene duyulan özlem veya kayıp nedeniyle duyulan korku ve kuşkular sonucu ülkemizde, günlük yaşamımızda daha fazla karşılaşırız bu kavramlarla.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü güveni “Korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlanma duygusu”, istikrarı ise “Aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık, stabilizasyon” şeklinde tanımlamaktadır.
Para, sermaye ürkektir. Kazançtan önce, güvenli ortam arar. Esasen istikrar da güvenin bir parçasıdır.
Sermaye güvensiz ortamlara gelmez. Gelirse de, hem maliyeti çok yüksek olur; hem de, kısa vadeli, kalıcı olmayan spekülatif amaçlarla gelir.
Artık, bu soyut ifadelerden somut olaylara geçelim.
Günümüzde gelişmiş batı toplumlarında paranın kullanma maliyeti olan faizler çok düşük olduğu gibi, uzun vadeli kaynak bulmak da sorun değildir. Çünkü, bu ülkeler, bizim gibi gelişmekte olan veya gelişmemiş ülkelere göre güven ve istikrar açısından mukayeseli üstünlüklerinin avantajını kullanmaktadırlar.
Nedir bu ülkeleri güven ve istikrar açısından üstün kılan nitelikler?
– Bu ülkeler, istisnasız, sağlıklı işleyen demokratik bir rejime sahiptirler.
– Kurumlarının görev ve yetkileri iyi tanımlanmış olup, bunlar fonksiyonlarını tam manasıyla yerine getirmektedirler.
– Hukukun üstünlüğü, tüm toplumu ve devlet erkini kuşatmakta ve bunun istisnası bulunmamaktadır.
– Çağdaş ve iyi işleyen bir yargı sistemine sahiptirler.
– Devlet ve devlet kurumları, ekonominin en ince ayrıntılarına kadar “müdahale eder, rekabet koşullarını tayin eder” durumda değildirler.
– Ülke ekonomisi, kendi kural ve şartları içinde cereyan etmektedir.
– Vatandaşlar devlete, devlet vatandaşlarına karşı yükümlülüklerini yerine
getirirken, iki taraf da haklarının sonuna kadar savunucusudurlar.
– Tüm kamusal işlemler, evrensel hukuk prensipleri çerçevesinde şeffaf, eşit, adil ve hızlı bir şekilde yerine getirilmektedir.
Böyle bir ortamda kendinizi, sermayenizi ve dolayısıyla girişiminizi güvende hissederek, hiç çekinmeden uzun süreli yatırımlara, uzun soluklu teşebbüslere girmekte tereddüt etmezsiniz. Bir kere, işlem maliyetleri, geri kalmış ülkelere göre çok düşüktür. İkincisi, beklenmeyen nahoş bir sürpriz ihtimali bertaraf edilmiştir. Tabii ekonomik kararlarınızın, vizyonunuzun riskleri hariç! O, her ortam ve yerde kaçınılmaz bir risk faktörüdür.
Buna mukabil birçok gelişmekte olan ülkede bu saydığımız unsurların ya tamamı veya bir bölümü mevcut değildir.
Bu takdirde çok büyük hacimli ve uzun vadeli yatırımlar böylesi ortamlarda yeşeremezler. Ancak, kısa sürede karını maksimize edecek, spekülatif arayışlar bu ortamlarda kendine yer bulur.
Bugün, istikrar ve güven unsurunun varlığı batı ülkelerinin devletlerinin şirketlerinin % 1-2 puanlık faizlerle borçlanmasını mümkün kılarken, diğerlerinde bu oranlar 4-5 katına, hatta çift haneli rakamlara bile çıkmaktadır.
Yabancı sermayenin bu yaklaşımını anlamak mümkündür. Ancak ülke içinde de paranın ve sermayenin tavrı aynıdır. Kişiler, paralarını güvendikleri bankalara emanet ederler. Daha küçük bankalar ise parayı ancak yüksek maliyetle kendilerine çekerler.
Para, verimli olan yerden güvenli olan yatırım alanlarına kayar.
Ülkeler için olduğu kadar kişi ve firmalarda da güven ve istikrar çok önemli bir yere sahiptir. Kendisine güvenen, taahhütlerini sürekli olarak yerine getiren tacirlerin senetleri kabul görürken, bu durumda olmayanların senetlerine kefil talep edilir, hatta verdikleri çekler bile kabul görmez. Dolayısıyla bu kişilerin borçlanma kolaylıkları ve maliyetleri farklı olacağından, verimlilikleri ve rekabet koşulları da farklı olacaktır.
Keza, piyasanın tanınmış firmaları ile ismi cismi bilinmeyen firmalarının piyasaya yaydıkları güven ve istikrar izlenimi nedeniyle gördükleri kabul ve şartlar aynı değildir.
Görülüyor ki, güven ve istikrar makro ekonomi için olduğu kadar toplum içindeki gerçek ve tüzel kişi bireyler açısından da hayati önem taşımaktadır.
Ülkeler, önemli şirketler ve bankaların Fitch, S&P gibi uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından yapılan değerlendirmelerinde güven ve istikrar unsuru da dikkate alınan önemli verilerdendir.
Keza, iş dünyasındaki faal şirketlerin, güvenilirlikleri de, bunların ödemeleri, taahhütlerini yerine getirmeleri, acze düşüp düşmemeleri gibi bir takım veriler dikkate alınarak değerlendirilmekte, böylelikle bu gerçek ve tüzel kişi tacirlerin bir nevi sicili tutulmaktadır.
Kaldı ki, günümüzde artık “tacir” sıfatı taşımayan sıradan kişiler dahi, borç ve taahhütlerine sadakatleri yönünden sıkı bir şekilde izlenmektedirler.
Güven ve istikrar ekonominin “olmazsa olmazı”dırlar.
Makro ekonomik alanda güven ve istikrarın sağlanması dalga dalga toplumun tüm katmanlarına yansıyarak, verimliliği, rekabet koşullarını, geleceğe bakışta optimizmi etkileyecek, toplumun refah ve mutluluğuna katkı sağlayan bir ortam oluşturacaktır.
Çok yakın bir gelecekte ülkemizin de güven ve istikrar ortamına tüm unsurları ile kavuşmasını diliyor ve umut ediyoruz.