Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Son Haberler
Buradasınız: Anasayfa / Haftanın Yazısı / KRISTOF KOLOMB, ADAM SMITH ve HOWARD ZINN

KRISTOF KOLOMB, ADAM SMITH ve HOWARD ZINN

 Ömer BERKİ

Hani Türkçemize epeydir yerleşen bir kalıp var: “Kel alâka!”. Başlığımız biraz öyle oldu. Yani “Kolomb ve Adam Smith’i anladık da Howard Zinn kim ve kel alâka?”. Biz tabii ki bir “alâka” kuracağız. Aksi takdirde başlığı böyle koymazdık.

Önce doğum ve ölüm tarihlerini verelim:
Kolomb : 1451-1506
Smith : 1723-1780
Zinn : 1922-2010

İngilizce’de Christopher Columbus; Almanca’da Christoph Kolumbus; Latince’de Christophorus Columbus; doğup büyüdüğü Cenova’nın mahalli İtalyancası’nda Cristoffa Corombo; Italyanca’da Cristoforo Colombo; İspanyolca’da Cristóbal Colón: bizim güzel Türkçemizde ise Kristof Kolomb olarak anılan bu, mutlaka son derece cesur ve özgüveni tavan yapmış tarihi şahsiyet, o çok bilinen yılda, 1492’de, her ne kadar Atlantik Okyanusu’nu aşıp Amerika’ya (Karayipler’e) ulaşmışsa da burayı Batı Hint Adaları zannetmiş ve başta altın olmak üzere baharat ve Avrupa’da işe yarayacak diğer ürünlerin peşine “feci” halde düşmüş, tabii bu arada bu tür işlerin olmazsa olmazı köle konusunu da ihmal etmemiştir. Tarih böyle yazmaktadır.

Maddi ödüllerin yanında, kendisine İspanya Sarayı tarafından o güne kadar görülmemiş bir de unvan (“Okyanus Denizlerinin Amirali”) vaad edilince muhtemelen gözleri yuvasından fırlamıştır. Kolomb, 1492’nin Eylül ayında Santa Maria, Nina ve Pinta adlı çok namlı üç gemi ve 39 tayfa ile Bahama Adaları’nda sahile çıkmıştır. Altın ve diğer malları bir tarafa bırakacak olursak özellikle Haiti’nin yerlisi olan Arawaklar’a musallat olmuş ve başlangıçta 250.000 olan bu yerlilerin nüfusu katliamlar başta olmak üzere, salgın hastalıklar ve Avrupa’ya tutsak sevkiyatı gibi nedenlerle iki yıl içinde yarı yarıya düşmüş, 1550 yılında ise sayı 500’e inmiştir.

Kolomb’un Amerika’ya 1492 ilâ 1502 arasında yaptığı üç yolculuk çok uzun, çok ilginç, çok heyecan verici ve üzerinde yüzlerce, hatta binlerce kitap yazılmış bir hikâyedir ve bizim ihtisas alanımızı fersah fersah aşar. Bu nedenle konunun “Adam Smith bağlantısına” geçmeden önce son olarak “Amerika Birleşik Devletleri Halklarının Tarihi” kitabının yazarı, tarihçi, akademisyen, aktivist ve oyun yazarı Howard Zinn’in sözlerini herhangi bir yorum yapmadan aktaralım: “Kolomb, Arawak Kızılderilileri’ni esir aldı, işkenceden geçirdi, katletti ve bütün bunları servet peşinde koştuğu için yaptı. Kolomb, Batı Medeniyeti’nin en berbat değerleri olan açgözlülük, şiddet, sömürü, ırkçılık, fetih ve ikiyüzlülüğü temsil ediyordu.” (Howard Zinn; “Hareket Halindeki Bir Trende Tarafsız Olamazsınız”; Everest Yayınları, Şubat 2013; Sh. 2).

Gelelim Adam Smith’e ve onun dünya iktisat tarihinde çığır açan efsane eseri “Milletlerin Zenginliği”ne.

Adam Smith, İngiltere ve Amerika’da serbest ticaret anlayışının yaygınlaşmaya başladığı bir dönemde, 1776 yılında piyasaya çıkan bu kült eserde, bilindiği üzere temel olarak ekonomi odaklı bir anlatı yapmakta, kitaptaki “mutlak üstünlükler teorisi” ile de, deyim yerinde ise zirveye çıkmaktadır. Ancak kitap dışticaretçi gözüyle ve algısıyla okunduğu ve analiz edildiğinde, büyük bölümü itibariyle İngiltere’nin zenginliğinin övgüsü, bunun da sömürgecilikten, Cromwell dönemindeki “Deniz Kanunları”ndan ve benzer uluslararası ticaret “faaliyetlerinden” kaynaklandığı  şeklinde bir net algı ortaya çıkmaktadır.

Adam Smith bu eserinin “Sömürgeler Üzerine” başlıklı “4. Kitap, VII. Bölümü”nde, daha sonraları adı Batı Hint Adaları olarak anılacak olan bugünkü Amerika Kıtası’nın topraklarına ilk ayak basan Avrupalı olan Kolomb’la ilgili yorum ve değerlendirmeler yapmakta (bu arada Kolomb’u “Cenevizli bir gemi kılavuzu” olarak sıfatlandırmaktadır) , kitabın bu bölümünde “Yeni Sömürgelerin Refah Nedenleri” başlıklı II. Kısım’ında da sömürgeci uygar ulusların sömürdükleri ülkelere “medeniyet, refah ve sanat” götürdüklerine dair güçlü vurgular yapmaktadır. Smith bu eserinde sömürgecilerin “götürdüklerini maddi değerleri” de dürüst bir şekilde ve ayrıntılı olarak anlatmaktadır. Ancak Adam Smith, “götürülen manevi değerleri” ve biraz kaba olacak ama “götürülen kelleleri, akıtılan kanları” Howard Zinn kadar çarpıcı bir şekilde aktarmamakta, seyrek olarak acıma duygularını dile getirmektedir. Smith kitabında, Zinn gibi insan üzerinden değil, meta ve özellikle altın üzerinden bir anlatı yapmakta, dolayısıyla Kolomb’a, ciddi herhangi bir eleştiri de getirmemektedir.

Bu arada “Kolomb ne diyor?” diye soracak olan okuyuculara da, yerimizin darlığı nedeniyle, onun “Seyir Defterleri” (orijinal adı: “Diario de a Bordo”) adlı günlüklerini içeren kitabı tavsiye etmekle yetinmek durumundayız.

Vermek istediğimiz temel mesaj şudur. Kolomb’un Hint Adaları zannetse de, Amerika’yı keşfinden (Amerigo Vespucci kusura bakmasın) yaklaşık 300 yıl sonra dahi Adam Smith’in bu yeni kıtada ticaret ve zenginlik uğruna yapılan kıyımı yüceltmese de sessiz kalmasıdır.

Son söz olarak da o günlerde altın için akan kanın, bugün de petrol için aktığı gerçeğini ifade edelim. Kim bilir belki altın için de hala kan akıyordur, ne dersiniz?

 

Hakkında admin

Türk Dışticaret Vakfı

Cevapla

Scroll To Top