Generic selectors
Exact matches only
Search in title
Search in content
Post Type Selectors
Son Haberler
Buradasınız: Anasayfa / Haftanın Yazısı / SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?

SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?

O. Ertuğrul ÖNEN

Bu klişe söylemi duymayanımız var mıdır? O kadar çok tanık oluruz ki, adam kırmızı ışıkta geçer, emniyet şeridini kullanır, ne bileyim işte bir kuralı ihlali eder. Karşısına dikilen devletin çoğu kez de üniformalı yetkilisine bu söylemle gözdağı vermeye çalışır.

Bizim gibi aslında demokrasi olduğu yasalarında yer almakla beraber, bu durumun tam içtenleştirilemediği toplumlarda maalesef adı konulmamış bir kast sistemi vardır. En üstte yönetenler ki, bunların en tepesinde yer alanlar siyasilerdir, ardından yüksek, alçak bürokratlar gelir. Sonrasında yönetenlere yakın hatırlı, dokunulmazları da bu gruba dâhil edebiliriz.

Her ne kadar TBMM’nin alnında “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazsa da bu ayrıcalıklı gruplara dâhil olamamış sade yurttaşlarımız, ben de milletin parçasıyım dolayısıyla egemenlik bendedir diye düşünmeyin. Egemenlik gerçek egemenlerdedir. Onlar sanki millete hizmet eden değil de hükmedenlerdir. Millet vekillerini seçer, bu seçilenler seçildikten sonra kendilerini seçenlere tepeden bakar adam yerine koymazlar. İçkili, kırmızı ışıkta geçen bir egemene kimse dokunamaz, ama siz vatandaş olarak “benim vekilim bunu yaparsa ben nasıl olsa asılım ben de haydi haydi yaparım” deyin. Bakın başınıza neler geliyor. Sakın ha denemeye kalkmayın.

Netfilix’de izlediğim bir dizide ABD başkanının ulusal güvenlik danışmanı ki, beyaz sarayın en önde gelen görevlilerinden biridir. Kullandığı arabasıyla hız limitlerini aşması üzerine kendisini çeviren polise hüviyetini göstererek acelesi olduğunu söylemesi para etmediği gibi siz galiba alkollüsünüz diye arabanın dışına davet edilip üzerinin aranıp, alkol testi yapıldı. Ne dersiniz bizde de olabilir mi?

O polis kendinden, uyguladığı yasalardan, içinde görev yaptığı devlet yapısından o kadar emin ki. Bu nedenledir ki karşısındakini titri ne olursa olsun vatandaş olarak görüyor ve kural neyse eksiksiz uyguluyordu.

Almanya’da görev yaptığım yıllarda federal meclisin başkanı Rita Süssmuth adında sevilen bir kadın politikacıydı. Bir akşam kocasıyla bir resepsiyona gidiyorlar. Kocasının başka bir randevusu olduğu için oradan erken ayrılıyor ve eşinin makam aracıyla o tarihlerdeki başkent Bonn gibi küçük bir kentte birkaç kilometrelik uzaklığa gidiyor. Basın bunu tespit etti. Başkanı günlerce yaylım ateşine tuttular. Başkan istifa noktasına gelmişti. Ancak sevilen de bir siyasetçiydi. Kadın çıkıp yaptığının bir hata olduğunu, bunun için Alman halkından özür dilediğini söyledi ve mesele ancak öyle kapandı.

Zengin Almanya’nın meclis başkanı kamu aracını eşi için kullanamazdı. Konulan kurala uyacaktı. Siz Almanya’da bir siyasetçinin isterse bakan olsun veya çok üst düzey bir bürokrat devletin polisine “sen benim kim olduğumu biliyor musun” diyebileceğini düşünebiliyor musunuz? O kişinin kariyerini anında bitiriverirler. Polis memuru da terfi alır.

Hani dedim ya yalnız yönetenler değil, bizim gibi ülkelerde onlara yakın olanlarda ayrıcalıklıdır. Kurallar onlara da esnetilir.

90’lı yılların başı Bonn’da görevliyken İstanbul Tekstil Konfeksiyon İhracatçılar Birliği’nin Almanya’da planladığı bir etkinlik için hazırlıkları görüşmek üzere Düsseldorf Başkonsolosu arkadaşımla beraber İstanbul’a geldik. Bizi birliğin yönetiminde bulunan bir iş adamı karşıladı. Arabasıyla belediye otobüslerinin, polisin, ambulansın kullandığı tahsisli yola girdi. Biz yanlışlıkla girdiğini sanarak ikaz ettik. Neşeli ve kendinden emin bir edayla arabanın önüne iliştirilmiş bir kartı alarak bize uzattı. Bu emniyet müdürü tarafından imzalanmış bir imtiyaz kartıydı. “Ben bu kartla her yere girer çıkarım. Haddine mi birinin bana hesap sorması” diye böbürlenmeyi sürdürdü. O ayrıcalıklı sınıfa terfi etmişti. Günümüzde çakarlı lambalarla trafikte üzerinize üzerinize gelip, sizi zora sokanlar da işte bu ayrıcalıklı sınıftan olanlar.

Bir yazarımız bir konuyu işler sonunda yazıyı “biz ne zaman adam oluruz” diye bir soruyla bitirirdi.

Demokrasiyi gerçekten tüm unsurlarıyla uygulayabilir, Meclisteki “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” deyişinin gereğini yerine getirir ve kuralları amasız, fakatsız herkese eşit uygularsak, işte o zaman diye cevaplandırabilirim ben o yazarımızın sorusunu.

Hakkında admin

Türk Dışticaret Vakfı

Cevapla

Scroll To Top