O. Ertuğrul ÖNEN
Geçen hafta bir YHT (Yüksek Hızlı Tren) macerası yaşadım. Sizlerle yaşadıklarımı paylaşmak istiyorum.
Bir aile bireyimizin sağlık sorunları yaşaması üzerine Sivas’a kısa süreli bir seyahat yapmamız gerekti.
Türk Hava Yolları için Ankara bir önem taşımadığından Ankara’dan Sivas’a uçakla gitmek için önce İstanbul’a uçmanız ve oradan aktarma yaparak Sivas’a gitmeniz gerekmektedir. Araç kullanmayı da yorucu bulduğumuz için tren seçeneğine sarıldık.
Treni cazip hale getiren yaklaşık bir yıl önce işletmeye alınan YHT seçeneğinin devreye girmiş olmasıydı. Hareket ve varış saatlerine bakıldığında 2.5 saatlik bir yolculuk süresi öngörülmekteydi. Doğrusu en uygun seçenek olarak görünüyordu.
Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan İstanbul’u, Ankara’yı Kayseri ve Sivas üzerinden doğuya bağlayan tarihi demir yolu hattı Ankara’dan Kayseri’ye ve daha sonra Sivas’a bir yay çizerek ulaşırken, Yozgat üzerinden Ankara’yı Sivas’a bağlayan yeni bir hatla öncelikle mesafe kısaltılmıştır. Ankara – Sivas arası 529 km iken bu düzenlemeyle 405 kilometreye indirilerek 124 km kısaltılmıştır.
Yeni hattın hızlı tren işletmesine uygun şekilde yapılması ve üzerinde çalıştırılan çeken çekilen araçların niteliği itibariyle de aslında seyahat süresinin daha kısa olması da beklenebilirdi ama buna şükür deyip bindik trenimize.
Tam vaktinde kalktık ağır ağır ilerliyoruz. Her halde şehir içinde böyle gidiyor diye değerlendirdim. Anca ne hikmetse trenimiz bir türlü o ‘’Yüksek Hızlı Tren’’ adına yakışır bir hıza ulaşamıyor.
Business bilet almıştık. Meğerse farkı kutu içinde verilen lezzetsiz bir sandviç, bir kek, ucuzundan meyve suyu ve yarım bardağı bile dolduramayacak küçük bir su. Şimdi inkâr etmeyeyim çay kahve ikramı da var. Kahve kremasını tüm uğraşlarımıza rağmen açamadık. Olsun biz de kahvemizi kremasız içtik. İyi artık hızlanıyoruz dedik, çünkü hızımız 100kmyi geçmişti. Sonra yine yavaşlamaya başladık 40lı 50li kilometrelere kadar yavaşladık. Bu böyle devam etti. Her menfez, tünel, şevli bölgelerde trenimiz bu yerlerden durur gibi yavaş geçiyordu. Buralarda iş makinaları gözüme çarpıyordu. Anlayacağınız garip bir durumdu.
Yiğidi öldür hakkını ver derler. Çok az istasyonda durduk ve bekleme süreleri 1 dakikaydı. Yozgat’a çok az kalmıştı ki tamamen durduk. Hiçbir açıklama yoktu. Yolcular sıkılıp inmeye kalkışınca ‘’ Henüz Yozgat tren garına gelmedik, lütfen trenden inmeyin’’ anonsu yapıldı. Ardından hadi niçin durduğumuzu da açıklayalım diye düşünmüş olacaklar ki ‘’Bir hattın kapalı olması nedeniyle tek hat işletmesi yapıldığı ve karşıdan gelen treni beklediğimiz’’ bildirildi. Ne kadar bekledik bilemiyorum. Gerçekten karşı yönden bir tren geldi ve biz ondan sonra hareket ettik.
Bu tren bekleme işi beni onlarca yıl öncesine götürdü. Sağ olsun demir yollarımız herhalde bize nostalji yaşatmak istemiş olmalıydı.
İşte böyle dura kalka hızlanarak, yavaşlayarak 2.5 saatte gideceğimiz menzilimize tam 2 saat gecikmeyle 4.5 saatte vardık. İki şey daha dikkatimi çekti. Trenin hareket varış saatlerini gösteren bilgi ekranında bu gecikmelere rağmen hiç gecikme olmamış gibi sürekli orijinal varış saatleri gösterildi. Bir diğer husus ise trenin, en hızlı gittiği o kısa sürelerde bile hızının hiçbir şekilde 160 kmyi aşmamış olmasıydı.
Dönüşte daha şanslıydık. Ankara’ya 1 saat gecikmeyle döndük. Bizim dönüşümüzün ikinci gününde Ankara – Sivas YHT hattı işletmeye kapatıldı. Çünkü bölge yoğun bir yağış almıştı.
Şimdi gelelim sorulara. Bu hat işletmeye alınalı 1 yılı geçti. Sanıyorum işletmeye almadan önce hattın geçici ve ardından kesin kabulü yapılmıştır. Dolayısıyla hattın fennin icaplarına, coğrafyanın, iklimin her türlü koşullarına göre hesabının, kitabının yapılarak ayrıca deneme seferleriyle test edilerek işletmeye alınmış olması gerekmez miydi?
Ancak, durum hiç de öyle görünmüyor. Trenin adeta tedirgin, korkak ilerleyişinden bu anlaşılıyordu. Nitekim hemen birkaç gün sonra seferlerin tamamen durdurulması da mevcut sorunları teyit etmektedir.
Bu hatlar nasıl teslim alınmış, nasıl işletmeye açılmıştır. Doğrusu anlamak mümkün değil. Bu hatta bir kaza yaşandığı da bilinmektedir. Bundan sonrasında ne yapılacaktır. Hattın sağlıklı işler hale gelmesi için yapılacak iyileştirme çalışmalarının maliyetini kim üstlenecektir.
Anlayacağınız kısa bir tren yolculuğu bize dert ve kafamızda bir dizi soru işaretine neden oldu.
Bundan yaklaşık 35 – 40 yıl önce Japonya’da 300 km hızla giden bir trenle seyahat etmiştim. Şimdi adamlar 500 – 600 km hıza ulaşan trenler yaptılar.
Bizim trenin adı yüksek hızlı tren ama 160 km hızı geçemiyor. Sürekli bu hızla gidebilse ona da razı olacağız.
Dileğim bu hattın en kısa zamanda sağlıklı işler hale getirilerek halkın hizmetinde olması ve yaşanan bu sorunların nedenlerinin araştırılarak hesap sorulmasıdır.
Sevdiklerinizle birlikte geçireceğiniz sağlıklı, mutlu bayram günleri dilerim.